Sınırlar için yazmalı, sınırlara erişmem olmadı bildim bileli kendimi, mümkün. Bizim o koca koca sınırlar içinde kendimizi bildiğimiz söylenemez de pek gerçi. Öyle verdikleri kadar aldığımız hani, ne deseler inanacağımız... Boş bir inançsızlık dehlizinde süzülen insanların, tam da o zamanlar sessizliğe mahkum kalışları değil tesadüf. Bakıyorum da bir sağa sola, kendime ve diğerlerine sınırlarımız nasıl bariz; nasıl katı. Bakan istisnasız yapıştırıyor aşılmaz sınırları yaftasını. Oysa hepsi bizi bizden uzaklaştırıyor, istediklerimi yapamıyorum çünkü sınırlar...Truman Show'daki o sahne gibi koca bir gökyüzü. Ardını merak ediyorum, belki tüm gerçekliğimi bulacağım tam da orada, bilmem. Bilmem mümkün olur mu bir günün bir anı, bilmem. Aklımın sapasağlam demirlerinde duygularım dahi hazır olda emir beklerken... Tadını hiç bilmemiş gibi o kayısıyı koparıp da ağaçtan yemek huzuruna erişmek istiyorum. Sınırlardan bağımsız bir tekrarlananın da her tekrarında yeni bir surete binişine hayretle yaklaşıyorum. Sırf biraz daha yaşanılır olsun diye sınırlarımızı boyadığımız renkler, yapıştırdığımız yaldızlar, hepsi, hepsi bebeğin eline verilen su şişesi, güdülen oyalama gayesi...