zaman nedir bilmeden
üç gün üst üste seni görmeden
ve kırık değil çatlaktır tesellisi ile
içinde biraz da sevgi seliyle veda etmeden
geçiyordun gişelerden uzağa.
şehirlerden bağımsız, iç içeydi kıyılarımız
sonuçta aynı suya giriyorduk,
aynı tuzu yutuyorduk, yakamoz nadirdi belki
ama birimiz batıyordu, birimiz çıkıyordu
birimiz boğuluyor, birimiz kurtarılıyordu.
sadece birimiz gerçekten çığlık atıyordu.
kimse tutmazken ellerimizi,
dibi görüyorduk göz göre göre.
en azından birimiz giderken
diğeri kalıyordu
birimiz severken diğerimiz seviliyordu
birimiz uçarken
diğerimiz kanatlarından su alıyordu.
neden anlayamadın,
nasıldı arkana bakmadan terk edişin şehri,
yanaklarına bırakırken bir buseyi
nasıl anlatamadım sana bir sevgiyi.
o yolun sonu yok,
gişelerde bu yaz da terk eden çok.
hiçbir kelebeği, hiçbir meleği
saçlarından örülmüş o anlamlı kıymeti
ve o duyulmayı beklenen nahif sesi
nasıl unutturamadın
nasıl unutmadım, nasıl yok saymadım
sonra
zaman erir, kış kapında bekler
ama başka nedenlerdendir.
yıkım keskin ve evin sessizdir.
dudaklarının arasından çıkan iki cümle
artık beklenen değil, gerçekten özlenendir.
dualarla inançsızlıklar bir kümede kesişir,
silüetin nereye gitsem ortada yoktur.
renkler ifade etmez, siyah artık tercih değil,
olmayışını simgeleyen bir elbisedir.
hiçsizlik sancıları gelir,
kıvranmaya değil kabullenmeye yönelirim.
gözlerimden akan yaş ne anlam ifade ederse etsin, silinir.
kalbini nasıl deler o his,
sancısı
acısı
seninle bir odada tek başına
mücadele edemezsin belki ama yutkunursun bir ihtimal
genzinden acı geçse de unutmazsın
öyle mi oldu yoksa?
nasıl anlamadın, niçin sormadın.
dün, yarından daha takıntılı hâle geliyorsa
seni unuttuğumu gerçekten nasıl sandın?
bırakamadığın, kopamadığın
içinden çıkamadığın bunalımların
adını saklamaya kıyamadığın anıların
kibri olmadan bana yaşattığın o aşkın
kıymeti ile yaşlanıyor,
geçip gidiyor,
belki ölüyorum.
hangi şartlarda olursa olsun hava durumu,
ben seni her karanlık olduğunda umutlu
ve biraz da istediğimden değil ama
içinde bulunduğu o rüzgârlı durumu
aşk ile tarif edeceğim.
ama sen,
ya sen nasıl anlayamazsın
seni hâlâ unutamadığımı,
nasıl giyersin o elbiseyi
nasıl sürersin o ruju
özgürsün belki.
öyle değil mi umut meleği?
sağıma bakıyorum, soluma bakıyorum
yoksun.
ben de yürüyorum
belki bir gün dönerim.
beni kurtar demiyorum ama gişelerden bir gün geri dön lütfen olur mu?
Esrik
2020-06-19T05:02:28+03:00Şiirinizin samimiyeti hoş fakat ses tekrarları ve soru tekrarları bir akıcılık problemi yaratıyor gibi geldi bana. Belki de ben pek kafiyeli şiirler okumadığım için yabancı gelmiş olabilir, emeğinize sağlık.