Saatlerce ağlamak ağlayarak uyumak istiyorum. Ruhumun derinliklerine gömdüğüm hangi duygu varsa şu an bastırmanın ötesinde ayaklarımı onların üstüne basarak güç dengesi uygulamaya çalışıyor. Bastırıyorum ki sağdan soldan pırtlamasın diye zihnen o kadar bulanık ki şu an her şey, ne bir şey yapmak içimden geliyor ne de ayağa kalkacak gücü bulabiliyorum kendimde. Hep güçlü olmak zorunda olmaktan da nefret ediyorum. Duygularımı özgürce yaşayamamaktan da nefret ediyorum. Neden birkaç ay sonra olacaklar yüzünden kendimi üzüyorum? Neden yarın olması beklenen bir şey için kendimi yoruyorum? Neden bitecek bir şeylerin sonuna gelmeden ağlıyorum? Niye yaşayamayacaklarımı düşündükçe daha çok dökülüyor? Bir dolmuşçu var içimde sürekli birilerini alıyor içeriye kapı da kapanmıyor artık o kadar doldu ki nasıl halledeceğim konusunda en ufak bir fikrim yok. Niye böyle çöktüm bilmiyorum ama bu sefer halledeceğiz diyemiyorum çünkü uyuyarak ya da yazarak geçecek gibi bi şey değil herkesi durağında indirebilir miyim lütfen kendi yoluma çıkmak istiyorum. But the only thing I feel is pain. Hissettiğim tek şeyin bu olmasının verdiği etki tepki ile tek yapabildiğim ise sessiz sessiz oturduğum yerde ağlamak. Ruhumun derinliklerine indiğimde küçük bir kız çocuğunun, yalnız bırakılmış ve ayaklarını kendisine doğru çekip kafasını dizlerine koyduğunu görüyorum. O karanlığa gömülü yerde tek başına oturuyor. Yürümek iyi gelir aslında bana bir çıkıp yürüsem, kafamın içindekileri yürürken adımlarımın arkasında bıraksam çünkü ben bazı şeyleri böyle yerli yerine koyabiliyorum. Yürümeyi yürümenin ötesine geçmeyi de severim. Hem kendimi de bir kendine getiririm hem de geldiğim o son hal ile gidebildiğim son yere kadar kendimi sürüklerim. Dışarıdan bakılınca ne kadar güçlü diyorlar, sanki iyi yönetebiliyorsun da bunu hiç zorlanmadan taşıyormuşsun gibi düşünüyorlar ama değil. Yani bu salt bir gerçeklik değil. Gerçek olan başka yolu bilmediğim ve dağılmaktan çok korkuyor olmam. Güçlü ve kararlı gözüken her şeyin cephesinde, bunu tetikleyen bir kaygı ile karşılaşırsınız. İki kere iki dörttür. Bu gerçekliği alıp sizin kucağınıza bırakıyorum. Gözünüzde büyüttüğünüz, kafanızda yoğurduğunuz ne varsa bir gözden geçirin istiyorum. Bir de bu açıdan bakarak tutunamayanların aksine, bir şeye sıkı sıkıya tutunanların sancısını da görün. Hep tükettiğimiz ve olamayışların arkasından bakakaldıklarımızın yasına karşılık, bir de hiç geçmeyen oldurmaya gayretine bakın. Yeteri kadar acı gelmiyor olabilir ama bırakmamak da bir dünya sancısıdır.