On dokuz yaşımdan öyle çok şey öğrendim ki ayrı bir ruha kavuşmuş gibiyim. Belki yaşta değil de yaşananlardadır hikmet, bunu bilemiyorum. Ama kaç mevsim geçirdiysem hepsinden farklı hissettirdi. İçimde saklanan bir kız çocuğunu büyüttüm. Bazen büyük bir yetişkin olmak istiyordu, kendi ayakları üzerinde duran ve kimseye muhtaç olmayan. Bazen de hep küçük kalmak istiyordu, sonsuza dek salıncakta sallanan.


Çok severim salıncakları, oyun parklarını. Yaşamak; en saf, en temiz haliyle çocukça yaşamak! Hayat güzide gülümsemesini o zaman gösteriyordu gözlerimize. Öyle ki gözlerimizin parıltısı bundandır diye düşünüyorum. Yanağımdaki allık, ruhumdaki neşe; hep o gülümsemenin yansımasıdır. Gün geçtikçe azalıyor tüm bunlar. İnsan büyüdükçe ve güçlendikçe biraz eksiliyor.


En başında ellerimizde senelerdir beklettiğimiz tüm güçle giriyoruz yaşam savaşına. Genciz, toyuz ama her şeyi başaracağımıza olan inancımız tam. Her durum uzaktan daha kolay ve başarılası geliyor. İçine girdikçe karşılaşıyoruz gerçek yüzlerle. Tanıdığımız simalar yavaş yavaş dönüşüyor, anlam veremiyoruz. Yalnızca onlar değil biz de dönüşüyoruz. Yollar ayrılmak zorunda kalıyor. Hayat bizi dönüştürdükçe eski benliklerimiz arasında sıkışıp kalıyoruz. Bunu kendi benliğini bulduktan sonra anlıyor insan. Bu defa tamamen bambaşka biri olup çıkıyoruz. O anda her şey öyle zor ve acı geliyor ki, ümidimin son parçasında tutunuyormuşum gibi hayata. Sonra dönüp bakınca anlıyorum ne kadar da büyütmüş beni yaşananlar. Tüm bunlar ileride yaşanacaklara birer hazırlıkmış, öyle söylüyorlar.


Evet sanırım tüm bunların temelinde büyümek duruyor. Küçükken oyun arkadaşlarımız olurdu ve hiç ayrılmak istemezdik. Annemiz bizi o parktan çıkartmasın diye ağlardık. Feryat figan götürürlerdi elimizden tutup. Büyüdükçe annem elimden tutup götürmüyor beni. Vazgeçmek daha zor geliyor bu kez. Her yer de akıtamazsın gözyaşlarını, bağıramazsın çığlık çığlığa. Büyümek biraz susmak biraz da yutkunmak oluyor zamanla. Yaşananları tüm sakinliğinle kucaklamak. En çok da 'kabullenmek'. İnsan kabullenemeden gidemiyor hiçbir yerden. Hep bir parça bırakıyor kendinden. Umudunu bırakıyor, olur da gelirsem diye. Neşesini bırakıyor, bir gün gelip bulursam diye. Ama topladım yavaş yavaş hepsini. Anladım ki, bizden ayrıyken anlamsız soyut varlıklardan ibaretler. Ben yoksam ne anlamı kalır bıraktıklarımın? Hepsiyle bütünleşip büyümeliyim. Umudumu ve neşemi bulmak değil de içimde yeşertmeliyim.