Büyük sözler etme işinde bir hayli ileri gittim.

Böyle kafiyeli sözlere merakı olan birinden ne beklenir ki?

Heyecanlı bir yaşam arzusu sadece benimki,

Ne diyeyim bu heves bir şekilde kışkırtıyor dilimi.

Neyse serbest bırakın beni,

Gerekirse duymayıverin.

Yaşamak istiyorum ben, büyüğüne erişmese de elim

Bırakın en azından boşluğa doğru yankılansın sesim

Yaşamak istiyorum ben yüksek sesle: "yaşamak!"

Çınar ağacı gibi büyük gövdeli ve sımsıkı tutunarak,

Yaşamak istiyorum bütün aldanmalar, kırılmalar arasında

Hepsinden sıyrılıp dökülen yapraklara dönüp bakmadan;

Bir mevsimler döngüsü de olsa yaşamak, görmek istiyorum.

Yeşermeyi, dökülmeyi ve solup gitmeyi.

Tek bir şey istiyorum!

Serbest bırakın beni!

Erişmek isteyen elimi ve konuşmak isteyen dilimi.

Elbette serbest bırakın, kimseye dokunmadan boşluktan bana seken sesimi.

Anlatmak istiyorum çoğu zaman saçmalamak!

Bütün sözcüklerin birbirine tutunmakta ısrar ettiği,

Yine de kavuşamadığı bir konuşmak.

Bugüne kadar susmuş bütün dillerin adına,

Dinleyen herkesi sağa sola kaçıracak bir konuşmak.

Bilmiyorum ben, bilinecek birçok şeyden uzakta yaşıyorum.

İnsanlığın bir yandan anlamını veren şey bu değil mi?

Neden garipseniyor saçmalamak? 

"İlginç" demekle yetinmek istiyorum en ufak şeye;

Bir yağmurun gökten damlamasına,

Bir çocuğun yürümesine,

Bir adamın kendini yok edişine, 

Bir dişin sızlamasına,

Bir doğum günü partisine,

"İlginç!"

İlgi kurmanın imkansızlığını kabullenip, 

Etliye sütlüye karışmaz bir tutum takınıp,

Geri kalan her türlü detayı reddedip,

"İlginç!" diye bağırmak istiyorum.

Ben kendimden fazla her şeyi reddediyorum. 

Sadece serbestçe susmak, serbestçe bağırmak ve biraz uzanmak istiyorum.


Şimdi dökülüyor bugüne kadar hiç kurmadığım büyüklükte sözlerim ve belki de son kez yırtıyorum kendimi

İnsanlık tarafından, insanlık onuruna(!) mütecaviz tutumumdan yargılanıp susturulmadan önce:


Saçma!

İlginç!

Bilmiyorum!