Adımlarımızı atarken bıraktığımız izler, parmak izlerimiz kadar özel, parmak izlerimiz gibi eşsiz ve benzersiz. Başkasının izine karışamaz insanın izi, aynı yolda yürüse bile. Çünkü herkesin yürüdüğü yolu nasıl algıladığıdır ayak izlerinde fark yaratan. Büyürken sen de kendine has, sadece senin olan izleri bıraktın arkanda. Bilirsin dünyada izi olmayan bir şey yoktur; kuşların gökyüzünde, karıncanın toprakta, kalemin kağıtta, gözyaşının yanakta, tebessümün dudakta, insanın bir omuzda izi kalır. Ardından zaman içinde o izler toplanır kum tanelerinin bir araya gelmesi gibi birleşir ve kişiyi oluşturur. Doğrusu yanlışı, güzeli çirkini, iyisi kötüsü her şeyle bir bütündür insan. Kendine özgüdür tüm parçaların birleşimi. Bunun yanında bir de kişi yanındakilerin de izini taşır içinde. Yolu ortak kılan birbirimizin içinde bıraktığımız izlerdir o yüzden. Şimdi geriye bakıyorum izler bıraktığımız yollara; bazıları çiçekler açmış, bazısında kara kış hüküm sürmekte, bazıları henüz belirsiz. Nasıl anımsıyorsak bir anıyı, ona göre adlandırıyoruz o yoldaki taşı da çiçeği de. Yine de yolun sonunda dönüp baktığında en güzeli ne biliyor musun; "yaşamış olmak" hissi. Çünkü o izler bazen göğsünde açan gonca gül, bazen o goncayı besleyen su ve ışık, bazen onu solduran, yıpratan soğuk ve sert rüzgar oluyor. Çünkü o izler bazen meyve veren ağaç, bazen dikeni batan kaktüs oluyor. Bakıyorsun o çeşitlilik içinde gönlünü yoran ve ruhunu hafifleten şeylere; iyi ki diyorsun, iyi ki böyle izlerim var çünkü yaşadım.


Gel şimdi bizim birbirimizde bıraktığımız izlere bakalım. Yollar bazen farklı bazen aynı, izler zaten kendimize has, ee peki nedir bizi birbirimize yoldaş eden, nedir bizi birbirimize dost eden?

Bunu da şu şekilde açıklayayım: İnsanın iki gözü vardır, biri gülerken diğeri ağlayamaz ya da biri ağlarken diğeri gülemez. Sen ve ben dünyayı gören bir çift gözüz, birlikte farklı açılara bakabiliyoruz, farklı netlikte görebiliyoruz ama aslolan senden yana olan gözden yaş akıyorsa benim de gözümden yaş akıyor, senin tarafında olan gözün içi gülüyorsa benim de gözümün içi gülüyor. Birbirimizin duygularını birlikte yaşıyoruz, işte bizim iki farklı insan olup birbirimizde iz bırakmamızın sebebi bu. Çünkü akan gözyaşı yanaklarımızda farklı iz bırakırken aynı çenede birleşip beraber yere düşüyor, mutlu olduğumuzda dudaklarımız aynı anda kıvrılıyor. İnsan insana dost olunca onunla aynı yaşamaz ama onunla aynı anda yaşar her duygusunu. O sebeptendir ki senin başarın benim başarım kadar kıymetlidir gözümde, senin saadetin kendi saadetim kadar mühimdir, senin derdin senin sırtındaki yük kadar yüktür bana. İzlerimiz kendine has dahi olsa aynı yerden doğma; hakiki bir yürekten, içten bir sevgiden. O yüzden omzumda elinin izi, omzunda elimin izi olacak hep. Her yaşında, her adımında farklı yolda ya da farklı hayatta ama o gözler hep birlikte gülecek ve ağlayacak. O eller hep o omuza destek olacak. “Ben sana güveniyorum" diyen ses hep yanında kalacak. Bunları okurken yüreğinde oluşan his benim sendeki izimdir. Bunu yazarken içimde ifade etmekte yetersiz kaldığım her güzellik senin bendeki izindir. İzlerinle iyi ki varsın, izlerinle hep var ol. Büyümek yeni izler bırakma şansıdır hayata, büyümek bir bakıma onarmaktır ve doğurmaktır geleceği tek bir elden. Literatürde yeri olmasa da hep var olan “küçük bir kızın umudu ve inancıyla” yaşa, yirmi iki sene önce gözünü dünyaya açan ve hayata bağlanmak için mucize yaratan bir bebek gibi yaşa. Hayata tutunmak için tek bir şansımız var unutma.