Hayatımda ilk defa büyümek denen şeyin sancısını bu kadar derin çekiyorum.19'lu yaşlarımın son günlerinde 20 yaşıma gireceğimi asla sindiremiyorum,

kabullenemiyorum, kabullenmek istemiyorum.Yeni bir basamağa geçiş olduğundan mıdır bilmiyorum ama çok eksik, yarım, bir parçamı kaybetmiş, belki de o parçayı hiç bulamamış gibi hissediyorum. İnsan büyüdükçe çoğalır, hayat ona bir şeyler katar, insanlar bir şeyler katar, artarak yoluna devam eder, bir yapboz gibi kendini tamamlar sanırdım. Şimdilerde bunun kocaman bir yalandan ibaret olduğunu anlıyorum ama şunu da biliyorum, umutsuz umut etmek diye bir şey var, hiç umudum yok ama yine de içimde bir yerlerde bir umut ışığı da var ve o ışık cılız da olsa hâlâ yanıyor ve ben hâlâ inanmak istiyorum güzel şeyler olabileceğine, tüm bunlara. 


Son günlerde bu parçaları daha çok arıyorum, oyuncağını kaybetmiş küçük bir çocuk gibi arıyorum. Arıyorum. Arıyorum, arıyorum, bulamıyorum. Bulamamakla da kalmıyorum, gün geçtikçe daha da eksildiğimi, bu parçaların hiç yerine konmayacağını hissediyorum ve en sonunda farklı yapbozların parçaları arasında eğreti bir parça olarak kalmaktan korkuyorum. Şu kahrolası dünyada geçirdiğim bunca zamanda istediğim hiçbir şeyi yapamamış olmaktan korkuyorum, güzel anılar biriktirememiş olmaktan korkuyorum, iyi dostlar edinememiş olmaktan korkuyorum, yetmemekten ve yetişememekten korkuyorum.Tüm bunlarla ve daha fazlasıyla yüzleşmekten korkuyorum. Belki de çok fazla korkuyorum çünkü ben artık aynaya bakmıyorum, aynanın arkasını çeviriyorum ve gerçeklerle karşılaşıyorum. Küçükken aynaya bakıp bakıp hayalini kurduğumuz büyümenin gerçek yüzüyle karşılaşıyorum.