1847 yılında akademik ressam Alexandre Cabanel’in henüz 24 yaşındayken yapmış olduğu Düşmüş Melek (L'Ange Dechu), kendisinin henüz enstitüye üye olmadan ürettiği bir eserdir ve pek çok eleştiri almıştır. Tarih konulu bir sergi için yapmış olduğu bu tablo, konusuyla jürileri şok etmiş ve tasvir etmiş olduğu şeytanın tarihle ilişkisi olmadığı dile getirilerek, kendisini romantik tarzda sınırlandırdığı için eleştirilmiştir. Kanaatimce sanatçının en şairane eseri olan Düşmüş Melek, günümüzde Fransa’da Fabre Müzesi’nde sergilenmekte ve kamuya açıktır.


Alexandre Cabanel, Fransız bir ressamdır. 17 yaşındayken Paris’teki Güzel Sanatlar Okulu’na (Ecole des Beaux-Arts); 1844’te, 21 yaşındayken, Salon’a kabul edildi. 1863 yılında enstitüye üye olarak seçildi ve aynı sene içerisinde Güzel Sanatlar Okulu’nda profesörlüğe başladı. Salon’la ilişkilerini her zaman yakın tutan sanatçının, izlenimci sanatçıların eserlerinin Salon’a kabul edilmeyişinde rolü oldukça büyüktür. Bu sebeple de Reddedilenler Salonu’nun (Salon des Refusés) kurulmasının nedenleri arasında yer almaktadır.


Tarihi, edebi, dini, mitolojik ve klasik konularda eserler veren sanatçının ilk eserleri dönemin akademik zevklerine uygundu. Oldukça başarılı eserler olmasına rağmen duygudan yoksundular. Bu sebeple de neoklasisizmin, klasik formalarını kullanışını ve kompozisyonu kullanmasının yanı sıra romantik akımda olduğu gibi hayal gücüne dayalı duyguları ön plana çıkardığı eserler üretmeye yöneldi.


Başarılı akademik ressamın 1863 yılında yapmış olduğu ve III. Napolyon tarafından satın alınan Venüs’ün Doğuşu (Naissance de Venus) adlı tablosu karşımıza en çok çıkanlardan biridir. Diğer önemli eserleri 1870 yılında yapmış olduğu Francesca da Rimini ve Paolo Malatesta'nın Ölümü (Morte di Francesca da Rimini e di Paolo Malatesta), 1887’deki Yankı (Echo) ve Kleopatra (Cléopâtre essayant des poisons sur des condamnés à mort) şeklinde sıralanabilir.

Söz konusu tabloya gelecek olursak Cabanel, bu resminde Lucifer’ı cennetten henüz düşmüşken tasvir etmiştir. Çıplak bir şekilde uzanmakta ve sağ koluyla yüzünün bir kısmını kapatmaktadır. Açıkta kalan gözler ise izleyicide yoğun duygular yaşatacak, Şeytan’la empati yapmaya itecek biçimde etkileyici kullanılmıştır. Saçları rüzgârla beraber savrulmuş ve yüzdeki duygu aktarımını destekleyen bir kompozisyon yaratılmıştır. Uzanmış bu vücudun arkasında, tablonun sol tarafında, kanatları görülmektedir. Kasları kasılı, gergin bir biçimde uzanmış Lucifer’ın vücudunun güzelliği seyircinin gözünden kaçamayacak bir yoğunlukta işlenmiştir. Tablonun üst kısımlarında, meleğin arkasında ise düşmüş olduğu gökyüzü, sadık ve mutlu melekler ile geride bırakmak durumunda kaldığı ortam tasvir edilmiştir.


Tablonun seyircisinde bıraktığı izlenimlerden önce Lucifer kelimesinin anlamından bahsetmek istiyorum. Bu kelime, Latincede Venüs gezegeninin sabah saatlerindeki halini tanımlamak için kullanılmış isimlerden biridir. Bu isim, Latince lux "ışık" ve ferre "taşımak" kelimelerinden türetilmiş ve “ışık-getiren” anlamına gelmektedir. Venüs’ün bu isimle anılması ise sabah güneş doğmadan önce ufkun az yukarısında görünmesinden kaynaklanmaktadır. Diğer bir deyişle Venüs gündüzü peşine taktı getiriyor (gün ışığını taşıyor) anlamı ima edilir. Dini açıdan Venüs ve Lucifer ile ilgili hikâyeler, gezegenin astronomik hareketleri nedeni ile pek çok kültürde "düşme" ile ilişkilendirilmiştir. Cabanel de Lucifer’ı kutsal metinlere yakışır bir biçimde tasvir etmiştir. Eski Ahit'te Hezekiel 28:11-19: "...güzellerin ve bilgelerin en mükemmeliydin. Eden'de, Tanrı'nın bahçesindeydin. Giysilerin hep güzel taşlarla –yakut, zümrüt, aytaşı, beril, onix, safir, turkuazla- ve altın işlemelerle süslüydü. Bunlar sana sen yaratıldığın gün verildi. Seni kudretinle ve gücünle bekçim yaptım. Tanrı'nın kutsal dağına gidebiliyor ve ateş tarlalarında yürüyebiliyordun. Yaptıklarından tamamen muaf tutulurdun ta ki için kötülükle dolana dek. Bu varlık içinde bile daha büyük şiddet yarattın ve günahkâr oldun. Seni Tanrı'nın dağından men ettim ve seni bekçilik ettiğin ateş tarlalarından sürgün ettim. Güzelliğin yüzünden için kibirle doldu ve bilgeliğini kendi ünün için harcadın. Seni içine hapsettiğim ateşle beraber dünyaya attım. Seni takip edenlerle beraber sonunuz ateşler içinde küle dönecek. Çok feci bir sona geldin."


Sanatçının Tanrı tarafından sürgün edilmiş bu meleği için ilham kaynağı, John Milton’un 1667 yılında yazmış olduğu epik şiir “Kayıp Cennet” (Paradise Lost) ve düşmüş melekler; Moloch, Belial, Mulciber, Mammon ve Beelzebub’dır. Daha çok Lucifer olarak bilinen Beelzebub’dır.


Cabenel’in Düşmüş Melek’ini dikkatle incelediğimizde eserin her noktasında kendi içimizde barındırdığımız isyanı, hayal kırıklıklarımızı görebilmekteyiz. Figürün kaslarının belirgin ve kasılı oluşu hırsını ve öfkesini yansıtmaktadır. Yukarıda meleğin gözlerinin izleyicisinde yoğun duygular yaşattığını dile getirmiştim. Koluyla yüzünü kamufle etmesine, mimiklerinin tamamını göremiyor oluşumuza rağmen duygu aktarımı, kullanılan alanın küçüklüğüyle ters orantılı bir biçimde oldukça yüksektir. Yaptığından pişmanlık duymadığı, intikam arzusuyla dolu olduğu yargısına bakışlarından yola çıkarak varabilmekteyiz. Bunun yanı sıra kolunun konumuna bakarsak incinmiş olmasına rağmen gururunu da koruduğunu bu sebeple de hissettiklerini yansıtmamaya çabaladığını söyleyebiliriz. Fakat duygularının yoğunluğu o kadar güçlü ki saklamaya çalışıyor olsa bile gözleri onu ele vermektedir. Çatık kaşları ve boşluğa dikili yaşlı gözleri ile Lucifer, kızgınlığının ve hırsının yanı sıra yaşadığı acıyı ve kırgınlığı da hissettirmektedir. Aslında tabloda Lucifer’a, sahip olduğu kedere üzülmüyor, bakışlarındaki öfkeden etkileniyoruz. Üzüntü duyulan şey ise bizzat kişinin kendisi oluyor. Kendi intikamlarımız, kibrimiz ve kindarlığımızı hatırlıyor ve buna üzülüyoruz.


“Mutlak kötü”lüğün nedeni olarak adlandırılan bu varlığın içinde olduğu duygu durumunda haklılık bulabilmemize olanak sağlayacak şekilde güçlü bir ifade vardır. İzleyicisini böyle güçlü etki altına alma durumu şeytanın silahı olarak da adlandırabilir. Bir tür aldatmaca, kişiyi kendine çekebilmek için insanın içinde de var olan duygulara oynamaktır. Aynı zamanda bizi şeytanla empati yapmaya iten bu tablo, kişinin içsel bir sorguya başlamasına neden oluyor. “Şeytan gibi kötülüğün kökeni olarak görülen varlığa nasıl olur da bu denli yakın hissedebilirim?” sorusu insanın aklına takılmayacak ve takıldıktan sonra da kolay yanıtlanabilecek bir soru değildir. Onda kendimizden bir şeyler buluyor oluşumuz, ona olan benzerliğimiz ve bu benzerliğin boyutu kişiye korkutucu gelmektedir. Kişinin içinde barındırdığı kötü duygularıyla karşı karşıya kaldığı bu an “İyi biriyim.” demeye meyilli biz insanlar için yıkıcı olmaktadır. Söylemimiz “Sandığım kadar da iyi biri değilim.” şeklinde evriliyor. İnsanın kendi duygularıyla yüzleşmesi zordur, vakit alır. Yaşımız, yaşadıklarımız, deneyimlerimiz ve biriktirdiklerimizle şekillenen bu yola belki de Cabanel bizleri zorlamak istemiştir.


Tüm bunların yanı sıra tabloda görmüş olduğumuz Lucifer, Cabanel’in kendisinin bir tasviri de olabilir. Seçtiği konu ile kuralları çiğneyen, akademi tarafından dışlanan Cabanel, Lucifer’la ortak bir noktada buluşmaktadır. Dile getirilmeyen bir intikam, içerisinde kopan fırtınaların dışa vurum biçimi olduğu da iddia edilebilir. Sergilendiği zamandan itibaren uzun yıllar boyu kabul görmeyen ve sanatsal yönden zayıf ve kompozisyonun beceriksiz bir örneği olduğu gibi ciddi eleştiriler alan bu eser, belki Cabanel’in kendi içindeki zavallı kibri ve aciz kindarlığıyla yüzleşme biçimidir. Tıpkı izleyicisi olarak bizim kendimizde gördüğümüz gibi.

Uzun lafın kısası, bizi farklı olumsuz duygular arasında sürükleyen ama aynı zamanda haz veren Düşmüş Melek, sahip olduğu etki gücünden dolayı bir başyapıttır. Sanatçının güçlü fırça darbeleri karşısında hayranlıkla karışık gülümsemekten kendimizi alıkoyamadığımız tablonun bu denli önemli olması dönemi için bir başkaldırı, uyması gereken kurallara karşı gelmiş olmasından kaynaklanmaktadır.

 



Yazar: Özge Altıntop




Kaynak:

https://www.salomecizrawi.com/alexandre-cabanel-ve-fallen-angel-analizi.html/

https://www.independent.ie/entertainment/what-lies-beneath-lange-dechu-the-fallen-angel-by-alexandre-cabanel-37161827.html

https://tr.wikipedia.org/wiki/Lucifer