Bize dünya katlanılmaz geldiği, içimizi gam çevrelediği vakit hemen hepimiz "ben bu çağa ait değilim, bu çağdan nefret ettim" vb kelimeleri kullanıyoruz. Çağın kötü olması bir yana biz o kadar pür-i pâk, o kadar ahlâklı o kadar iyiyiz ki içinde bulunduğumuz çağa iştirak etmekle kendimizi hayıflanır buluyoruz ya da tersi durumla bu çağ bizim iyiliğimizi kaldıramayacak kadar kahpedir.
Bizi içinde bulunduğumuz çağa yabancılaştıran nedir? Bu kahpe, bu köhne, bu her yerini zulm ve zallam kaplamış, insanların birbirinin kötülüğü için mücadele ettiği dünyadan bizi soyutlayan nedir? Kim bu çağın ötesinde kaldı da ya da kim ruhunun ötesinde bu çağa dair bir şeylerden beri kaldı da kendini bu çağdan üstün görecek dereceye geldi? Sorunun tümünün birden cevabı yok. Çünkü soruları cevaplamak çağın gerçeklerinden uzaklaşmakla olacak bir şey. Gerçeklerden uzaklaşmak ise insanı başıboş hayallere götürür.
Şöyle suâl edecek olsak; sizin kendinizi ait hissettiğiniz çağ hangisidir? Hangi çağda bu içinde bulunduğunuz zamandan daha insani, daha yaşanır ve daha merhametli bir izlenim edindiniz? Bunların tamamına verilecek cevap insanın merhamet noktası ile zalim nefsi arasındaki bağla ilintili. Yani bundan beş yüz hatta beş bin yıl evveline dahi gitsek bizi kendisine kabul etmeyecek, kendisinden iğrendirecek, nefret ettirecek bir çağın ortasında kalacağız. İnsanız, yapılanları içimiz almasa dahi, onları bir şekilde müşahede edecek, görecek, ibret alacak ya da bize hiçbir şey hissetirmeyecek şekilde yaşamaya devam edeceğiz. Esasen ne hissettiriyorsa hissettirsin yaşamaya devam etmek zorundayız. Neden sorusuna cevap malûm ki hafıza-i beşer nisyân iledir...
Evvelâ şunu kabûl edelim; dünya üzerinde bizden daha zalim bir insan yok. Dünyada bizden daha merhametsiz bizden daha suçlu tek bir insan evladı dahi yaşamıyor. Olaya böyle bakınca insan yaşamak eylemine nasıl iştirak edebilir? İçinde bulunduğumuz çağı ancak bu şekilde tefekkür etmeye niyet edersek bir yerlerde yaşamaya dair ve bu çağın insanı olmaya dair bir şeylere imkân sunabiliriz. Bir büyüğüm bir gün muhabbet esnasında
" benden her şey beklenir, ben her şeyi yaparım ama imanım o ki inşallah yapmam derim. Allah beni yapacağım şeylerden korusun" demişti. İşte insan bu efkâra varınca ancak hangi çağda olursa olsun kendini bir etme fırsatını bulur. Ancak böyle bir düşünce dünyası bize bu çağı ve dahi her çağı katlanabilir kılar. Kaldı ki ahir zaman dediğimiz zamanı biz beylik laf ederek burada arıyoruz. Hâlbuki 18.yüzyılda bir yazma eserde "ahir zaman demidir erdi kemâle noksan" diyordu. Bizim bugüne dair düşünce dünyamızı birkaç asırdan bize çizmişler. Yani kendi dönemlerini yaşamaktan imtina eden bir güruh hemen her dönem var. Demek ki insan hangi çağa denk gelirse gelsin o çağın insanıdır, o çağa aittir, o çağın hâlidir. Ben bu çağa ait değilim ya da bu çağ benim için geridedir demek yaratanın yerine hüküm vermekten başka bir şey değildir. Biz, içinde bulunduğumuz dönemde iletişim araçları bayağılaştığı için her şeyden haberdar oluyoruz. Evvel vakitlerde de aynı cürmler vardı fakat insan buna dair haberdar değildi. Şunu bileceğiz; dünya hiçbir vakit yaşamayı hak edecek bir masumiyet müzesi değil. Bunu bilerek, buna katlanma arzusu geliştirerek hayatımızı devam ettireceğiz. Unutmayalım bu dünya peygambere İnşirah indirten dünya.
Dünyayı müşahede edeceğiz, gam ile seyredip, efkâr ile bir olacağız. Bunların hepsini kabûl ile beraber, kendini bu çağa ait görmeyenlerin doğrusu bu çağdan kendini soyutlayanların bir kibir abidesi olduğu kanaatindeyim. Bizi bu çağa gönderen, bu çağın gerçeklerine ehil şekilde göndermiştir. Biliyoruz ki kötüye dair bildiğimiz her ne varsa bizde mevcut. Suç dediğimiz her şeyi biz yaptık. Sessiz kalmadık, zulme boyun eğmedik, buğz ettik vs gibi söylemler basit vicdan rahatlatma ve kendini ötede görmekten başka bir şey değil. İtiraf edelim; her şer de bizden her şey de bizden. Biz iyiyi arıyoruz ama iyi değiliz. Yolumuz ahsen fakat biz masum değiliz. Bu sebeple gittiğimiz yolda olacak her kötüyü "ben" yaptım diyecek ferâsete sahip olmak zorundayız. Çoğul konuşup yine yük atmayayım herkese. Kötüye dair ne varsa ben kabûl ediyorum. Şimdi de kibrin bir veçhesi göründü. Kötüye dair ne varsa kabûl ediyorum demek de kendini ötede beride görmek gibi bir şey. Ben en iyisi yola giderken kendimi bilmeyi isteyeyim yeter. Sahi, hangi çağda ben kendimi bildim ki?
*İlgili görselde "Kabre sığdım sığmaz iken âleme" yazıyor.