Günümüz modern toplumlarda çalışmak, insan için temel ve en önemli faaliyetlerdendir. Başarmak, bir işi olumlu şekilde tamamlamak, istenilen şekilde sonuçlandırmak ve işin üstesinden gelmek anlamlarında kullanılır. Bir işte de olumlu sonuçlar elde etmek ve kazanmak için başarı şarttır. Başarı, çalışmanın sonucunda aldığın karşılık gibi olsa da kişiden kişiye, yaptığı iş, aldığı hazza göre değişiklik gösteren bir olgudur. Tarih boyunca çalışma kavramı farklı farklı şekillerde anlaşılmış ve yorumlanmıştır. Özellikle insan gücüyle çalışmaya negatif bir tavır durumu olmuştur. Ancak dönemin filozofları ve düşünürleri, çalışma eyleminin kölelere özgü, değersiz bir uğraş olduğu konusunda hemfikirlerdi.


Tarihi süreçte çalışma, Yontma Taş Devri'ne ait avcıdan, toplayıcıdan, Cilalı Taş Devri'ne ait çiftçiden, Orta Çağ'a ait zanaatkâr ve günümüzün montaj hattı işçisine, hatta ev hanımına, başlangıçtan günümüze kadar varoluşumuzun önemli bir parçasıdır. Ve bu çoğu çalışma, elde edilen mahsul veya işlevin gerçekleşmesiyle başarıyı getirmiş ve gün geçtikçe haz alınan başarı hissini geliştirmiştir.


Sosyolojik olarak çalışmayı "insanın bir iş ortaya koyabilmesi için diğer bireylerle olan etkileşimi ve hiyerarşik bir düzen içinde belli bir statüye ulaşma" olarak ifade edebiliriz. Çalışmaya dayalı değer değişikliklerinin de yalnızca kapitalizme özel olmadığını, çalışmanın yapılandırdığı üretim ve toplum biçimlerinde duruma özgü farklılıklar olduğunu iletebiliriz. Çalışma, sadece ekonomik bir olay olarak ele alınmamalı. Sosyolojik olarak da incelenmeli ve buna bağlı olan başarı kavramı, iddia ve hedef sahibi olarak insanın özünde var olan içgüdüsel yapabilme ihtiyacını da çalışmaya dayalı elde edebiliriz. Sanayileşmenin ve iş gücünün yoğunluğu dönemlerinde çalışma, iş yerleri, emek piyasaları gibi pek çok insanın konu olduğu sorunların, çözümlerin ve önerilerin sunulması, bilimsel olarak ortaya konulması gereklidir.


Emeğin sosyal bölümü ve çalışma hayatının büyük bir parçasıdır aynı zamanda organizasyonel unsurun da bir parçasıdır. Ve bireyin çalışmasına devam etmesi açısından kazanacağı başarı ona daha çok motivasyon vererek verimli bir ortamı oluşturacaktır. Sosyoloji, birey ve çalışma hayatının tam içinde olsa da yaşadıkları toplum ve ekonominin bulunduğu genel hatta yönelir. Bütün bunlar çalışma hayatındaki normal ortak düşünce yapısından çıkarak muhtemelen en temel sosyolojik anlayışı bireylerin çalışma hayatları yerine, bireylerin içinde yaşadıkları toplum, ekonomi ve kültüre göre yaşamalarını sağlamaktadır. Sosyolojik hayal gücü, genel olarak toplumun bireyleri ile alakalı bir analiz geliştirmek yerine, toplumun belirli kesimlerinin sorunlarının çözümü ile ilgilenen bir yaklaşımı öngörmektedir.


Sosyoloji, bir yandan toplumun zamanla nasıl yaratıldığı, nasıl ürediği ve değiştiği hakkında teorik çalışmalar yaparken diğer taraftan toplumu, toplumda süregelen çalışmayı, emeğin dağılımını, çalışma ilişkilerini, yabancılaşma, cinsiyet, din, ırk, sınıf gibi konuları anlayabilmek için biçimsel ve soyut görüşler yoluyla çalışma dünyasını inceler. Genel olarak çözüm odaklı ve toplumun ilerlemesi ve gelişmesi için sürekli dinamik olan bir yapıda olması, çalışmanın da başarının da değişeceğine bir hal gösterir. Sürü psikolojisi diyebileceğimiz bir algı içinde başarı, çalışma karşılığında edilen zafer olsa da bu genel algı, başarı algısını da sosyolojik olarak düzenlemiş ve genellikle kalıba sokmuştur. Kimi insan için iyi bir ev olmuş, kimi insan için iyi bir evlilik.


Çalışma için yapılan sosyal düzenlemeler aslında toplumun temel güç ilişkilerini ortaya çıkarır. Ancak sosyal ilişkiler sadece gücün yapısını konu almaz. Ayrıca insanların içinde doğup büyüdükleri ve bir kimliğini sahip edindikleri kültürleriyle de oldukça yakından ilgilidir. Bu durumda kişilerin işleriyle ilgili fikir yürütme ve hareket etme biçimleri, daha genel manada siyasal ve dini ilkeleri ve haliyle içinde bulundukları kültürle de çok yakın bağı vardır. İnsanların rastladığı problemler arasında "çalışma", ''başarı'' gibi sorunlar yer aldığı için, her toplum kendi kültürleri dahilinde "çalışma" ve ''başarı'' sorununa farklı çözüm yolları bulmaktadırlar. Bu sebepten Batı kültürü için olsun Türk kültürü için olsun hepsine genelleme yapmak doğru olmayacaktır.


Bazı kültürlerde çalışma ve başarı, bir yandan günlük hayatın gereklerinin yerine getirilmesi ve bunu bitirerek hedefe ulaşması, başarı elde etmesi olarak görülmüş. Bazı toplumlarda ise sadece başarı en alt sosyal sınıflarla özellikle kölelerle özleştirilmiş, ayrıca kişiyi küçük düşüren bir aktivite olarak görülmüştür. Tabii bu durumlarda elde edilen başarı köleye verilen işin bittiğinde üst sınıfın yaşadığı hazdı. Batı kültürünün aksine Türk kültüründe, İslamiyet’in aslını yansıtan değerler de alt üst ayrılığını ortadan kaldıran bir yaşam felsefesini temel alıyordu. Türk kültüründe aslında, "Manevi yönü olmayan maddiyatın bir anlamı yoktur." felsefesi esas alınıyordu. İslam dininde, Türk kültüründe aslında sosyal adalet ve sosyal dayanışma duygusunun bulunması, Türk kültürünü diğer tüm kültürlerden ayıran en önemli özellik olmaktadır. Bir kriz veya ülkemizi ilgilendiren bir durum olduğunda bireysel sorundan daha çok toplumsal mesele haline el birliği ile çözüme ve dayanışmaya odaklıyız. Tabii bir de maddi anlamda ve teknolojik gelişme var. Eğer bir ülke hem insan kaynağı hem de teknoloji olarak başarıya sahip ise gelişmiş ülke haline gelir. Şu anda gelişmiş ülkelere bakacak olursak bunu görebiliriz. Eğer kültürel değerlerimiz kişinin, bireylerin kendini ifade etmeye ve kanıtlamaya ne kadar değer veren unsurları ise çalışma çokça olur ve bununla beraber gelen başarı ülkenin gelişmesi ve yükselmesine olanak sağlar. Bu çalışma beraberinde kişiye ve genel topluma kazandıracağı başarı ile sağlanır.


Sonuç olarak, teknolojik gelişimin artması, küreselleşmenin hızla artmasıyla esnek çalışma şartlarının artık gerçekleştiği, geleneksel manada çalışmaya dayalı durumun kalmadığıdır. Çalışmak, bireyler tarafından geleneksel motivasyonlarla artık ilerlemiyor. Günümüz koşulları için çalışanların özgürleşmesi, aldıkları hazlar ve insan ilişkilerine dayalı gelişmeleri, durumun, gelişmenin tamamen olumsuz olduğu anlama gelmez. Çünkü sosyoloji meselenin aslına ilişkin tartışmaların ve gelişmelerin kapılarını açmaktadır. Bu gelişmelerden çıkan şey ise aslında çalışma ve başarıyla ilgili sorunların çözümüne odaklı bir tutumun ilerlemesi için umudun aslında bireyin çalışma ve başarıyı kendi içinde barındırmasıdır. Çalışmanın anlamının ne olduğu ve neye dönüştüğü meselesinde tarihsel süreç toplumların neye dönüştükleri ve ihtiyaçlarını nelerin belirlediği konusunda bizlere fikir vericidir.