Uzun zaman sonra ilk defa saçlarımı savurdum ben. Normalde uzadığı zaman sanki kalbimin kırıklarını alıyor gibi hissedip kısacık kestiğim saçlarımı şu ara dağınık seviyorum nedense. Saçlarım artık bana ağır gelmiyor.
Artık onları ve kırıklarımı kabullendim. Ellerimi ayaklarımı kesti, kalbimi yaraladı. Ama ben artık kabullendim. Hem yaralarım eskisi gibi acımıyor artık. Yaralarıma şefkat göstermeyi öğrendim.
Onları çocuğum gibi teselli etmeyi öğrendim.
Bazı kırıklar kalbime battı mesela, ben onu sarıp kucaklamayı öğrendim. Yaralarım, kırıklarım bana düşman değildi artık, onlara kucak açmayı öğrendim.
Bazı yaralarım en sevdiklerimden armağandı sahip çıkmayı öğrendim. Onları yok saymadım onları sevmeyi öğrendim. Yaralarım benim en büyük armağanım oldu, belki de en büyük bilge.
Mesela eskisi kadar şaşırmıyorum hiçbir şeye. Artık şaşırtmıyor beni bu çıkmazlar, kavgalar, çıkarlar, üzüntüler ve sevmeler.
Kırıklarım yetiştirdi, büyüttü beni, Katılığım gitti mesela. Önceden toplamak için uğraşırken tüm benliğimi, şimdi dağılmayı da seviyorum.
İnsanlar dışardan normal, sakin görürken beni ben kendi içimdeki dağlara tırmanma mücadelesi veriyordum.
Sis dindi, bulutlu olsam da onu da çok seviyorum. Olan ve biten için üzülmüyorum artık mesela.
Her şeye çok fazla anlam yüklemiyorum.
Eskiden dev gibi gördüğüm insanlar artık cüce oldular benim için. Ruhum acayip bir fırtınaydı. Yağmura döndü şimdilerde. Biraz fazla yağıyor ama olsun.
“Kadın olmak zordur.” Lafını daha iyi anlıyorum bugünlerde.
Kadın olmak dünyaya meydan okumakmış meğer. Koca dünyaya savaş açmakmış.
İnsanların anladığı dilden konuşmak farzmış…
Ayna gibi olmak gerekiyormuş...
Vesselam…
E. Oz
2025-02-09T21:25:11+03:00Yazılarının devamını dilerim