”Cânı kim cânânı içün sevse cânânın sever

Cânı içün kim ki cânânın sever cânın sever.” demiş büyük şair Fuzuli.


Canan sevgilidir, ailedir, toplumdur, ülkedir, millettir, insanlıktır. Yeri gelir bilimdir, sanattır ve bazen Tanrı'dır.


Bir anne kendine bakar, beslenip uykusunu almaya çalışır. Çünkü bebeğini emzirecek, büyütecek ve topluma hayırlı bir birey olsun diye bebeği-cananı için canını sevecektir.


Bir doktor kendini geliştirmek, iyi bir doktor olmak ister. Çünkü hastalarına, topluma, insanlığa yararlı olmak ister. Bir öğretmen kendini geliştirmek, iyi olmak ister. Çünkü öğrencilerine dolayısıyla topluma yararlı olmak ister. Ün, para ve statü yanı sıra gelebilir. İkincildir bunlar, esas amaç değildir.


Geçenlerde bir sitede şöyle bir söyleme rastladım: "Esas olan sensin. Dünyada kendin için yaşıyorsun. Diğerleri ikincil." Bu bana çok çirkin geldi. Olumlamaların önemine, gücüne, gereğine inanıyorum. Tamam, evrene olumlu mesajlar da yollayalım. Ama haddimizi bilmemiz lazım. Başaracaksın, yapacaksın, yeneceksin söylemleri çok yoğun böyle sitelerde. Bu kişisel gelişim değil, insanları bencilleştiren bir söylem. Son tahlilde toplum için de zararlı olacaktır.


Aklıma Asr sûresi geliyor:" Andolsun asra ki, insan hüsrandadır. Sadece iman edip salih amel işleyen ve birbirlerine Hakkı, sabrı tavsiye edenler müstesna.”


"Çağ yendi bizi, yorgunuz" diye bir dize anımsadım. İnsan çağa yeniliyor. Ve ben, çare dinime imanıma sarılıyorum. İnsan demek şefkât demektir diyen dinime. Ama %80-90 Müslüman ülkemde sevgisizlik hüküm sürüyor, tv kadın programlarıyla, haberlerle normalleştiriliyor. Çağ bizi de yenmiş. Ekonomik zorlukların kıskacında, cehaletin, antidemokratik söylemlerin kıskacında bilime sığınamıyor, sanata tutunamıyoruz. Din de toplumsal işlevini doğrusuyla yerine getiremiyor.


"Bir çağ yangını bu, eller günahkâr" diyor bir şarkı.

Çaresini büyük şair söylemiş: “Canı canan için sevmek.”


Tanrı yolumuzu aydınlatsın.


Pirimiz, hünkârımız Hacı Bektaş Veli demine, devranına hu.