Sevgili Carina, 


Göğsümde kocaman bir yumru ve yüzümde tarifi kelimelerle imkansız duygularımın yansımaları eşliğinde sana bu mektubu yazıyorum. 

Henüz ilk cümleden gözlerimden oluk oluk yaşlar gelmesi yazmamı zorlaştırmaya başladı bile. 

Ah Carina, güzel kadınım. Senin ne işin vardı bu karanlık ülkede, anne sözü dinleseydin de hiç gelmeseydin bu cehenneme...

Çok merak etmiştin değil mi anne olan, eş olan, evlat olan ama bir türlü birey olamayan kadınların hayatlarını...


Nazım, "henüz vakit varken gülüm, Paris yanıp yıkılmadan" diyordu ya hani, sen Paris'in ortasında tomurcuklanan değil belki ama

aydınlık için emek veren tüm kadınların yüreğinde açan güldün. 


Daha özgür yarınlara olan inancın seni evinden binlerce kilometre ötedeki, benim doğup henüz büyüyemediğim ülkeye getirdi.  

Burada kadınlar hala yaşam hakları için mücadele ediyor; birey olarak görülmeyen binlerce yüz binlerce kadın direnişte. Herkesin farklı bir görevi var. Kimimiz akademide eşitsizliklerin ispatı için, kimimiz sokaklarda haklarımızı söke söke almak için mücadele ediyor. Ama yine de bugünleri görmeliydin diyemiyorum. Çünkü senden sonra çok da bir şey değişmedi. Kadınlar hala öldürülüyor, hala şiddete uğruyor. Hala eşit işlerden eşit ücret almıyor. 

Senden sonra birçok tez yazan oldu. Senden sonra bu ülkenin kokmuş karanlığını gün yüzüne çıkaranlar oldu. Seni, diğerlerini ananlar oldu her sene aynı yerde saygıyla. 


Faillerin yargılanması için uğraşanlar ve onların yoluna taş koyanlar oldu. Herkes hak ettiğini bulur sözü havada asılı kaldı.

Saz çalanları öldürenler, çok geçmeden kendi düğünlerinde çalmaya başladılar. Daha sonra daha başka şeyler de çaldılar...

Hatırlıyor musun, günlüğüne "neden böyle söylüyorlar anlamıyorum," yazmıştın. 

O öfkeli kalabalığı anlayamıyordu Avrupalı bakış açın. 


Aşırı sağcı grup öfkelendi, otelden çıkamıyoruz yazmıştın. 

O aşırı sağcı dediğin grup hala bizi otellere kapatmak, sesimizi kısmak istiyor. 

Öyle bağırdıklarına aldanma. Dünyanın en korkakları onlar. Geceleri kaldırımlarda gördükleri gölgelerinden tırsarlar ama meydanlarda yüzer kiloluk korumalarına güvenip öfkelerini kusmaya başlarlar. Onları yalnızken, korunmasızken görsen keşke. 

Dünyanın en merhamete muhtaç, en savunmasız hayvanından daha düşkün, daha savunmasızdırlar. 


Canım Carina, seninle aynı zamanlarda var olamadık dünyada. Ama aynı zihniyetin ateşi seni de yaktı beni de...

Belki ben fizyolojik olarak ateşten etkilenmedim. Ama ciğerlerim patlıyor Carina. Şiştim, şiştim. Nefes almaya takatim yok artık. 

Kaçacak delik bırakmadılar. Her yerleri kapattılar. Sağımız solumuz aynı zehirli ateşle kaplı. Aramızdaki tek fark seni bir kere yaktılar, beni her gün bir kez daha yakıyorlar. 


Yüreğinden öpüyorum...