Eşim çığlık çığlığa yanıma geliyor. Ne olduğunu anlamaya çalışırken ikimizi de tutup yere atıyorlar. Eşim ne oluyor diye bağırıyor. Yerden onun korku dolu yüzüne bakıyorum. Tam o anda başka bir adam elindeki bıçağı eşimin karnına saplıyor. Beni yerden kaldırıp sertçe duvara dayıyor bir başkası.

- Hani yakalanmayacaktın! diye bağırıyor ağzından köpükler saçarak.

- Ne dediğinizi bilmiyorum. Ben sadece işim neyse onu yaptım. diyorum.

- Kimse seni görmedi yani öyle mi. O zaman bunlar ne deyip elindeki fotoğrafları gösteriyor. Ne olacağını biliyorum hep bilirim zaten. Ben çarkım, çarkı döndüren bir zavallı. Hep buydum. Olacaklara kendimi hazırlayıp, susuyorum. Cevap vermediğimi görünce beni duvara dayayan bu sefer sırtımı duvara çeviriyor. Ardından da elindeki bıçağı gelip tam kalbime saplıyor. Bıçağın kalbime saplanış sesini duyuyorum. Ardından beni öylece kalbimdeki bıçakla bırakıp gidiyorlar. Yerde öylece uzun bir süre akan kanımdaki yansımamı izliyorum. Adamların gittiğini anlayınca yerden kalkıyorum. Kalbimde hala saplı duran bıçağı fark ediyorum. Bıçağın uç kısmını elimle kavrayıp çekiyorum. Sonra daha da hızlanan kanı umursamadan mutfağa yöneliyorum. Bir bezle bastırıyorum kesiği. Yerlerde ezilmiş poşet yığınları, yeni aldığım kıyafetler hepsi yıkılan kapının altında ezilmiş. Hepsi sanki ezilmiş bir meyve gibi etrafa saçılmış. Dışarı çıkmalıyım. Ama gündüz vakti her yerim kan. O yüzden çıkmaktan vazgeçiyorum. Hemen yatak odamdaki uzun yıllar kullanmadığım odanın bir köşesinde duran kasaya gidiyorum. Açıp içindeki siyah torbadaki yedek olarak bulundurduğumuz kalbi çıkarıyorum. Bastırdığım yerdeki bezi çekip elimle kesik olan kalbi avuçlayıp tutup çekiyorum. Önce çıkmıyor. Fakat bir daha deniyorum, bu sefer çıkıyor. Çıktığı gibi yeni kalbi yerleştiriyorum boşluğa. Ardından her yer bembeyaz bir ışıkla doluyor. Kulaklarım sessizliği duyuyor. Her şey bir film sahnesi gibi ağır çekimde. Düşüyorum yere yavaşça. Önce ayaklarım sonra gövdem ve sonra başım yerle buluşuyor ve gidiyorum.

Ardından yeni ben doğuyor. ''Yine mi kan'' deyip banyoya gidiyorum. Acaba bu sefer ne oldu da kanlar içindeyim. Boş veriyorum. Aynaya bakıyorum önce. Yeni bedenim bu sefer genç bir adama bürünmüş. Sarı saçlarım ve uzun ince bedenimle İngiliz turistlerini andırıyorum. Belki konuştuğum dilde değişmiştir. Yeni kendime bakmayı bırakıp duş kabininde tüm bedenimi kandan kurtarıp, temiz kıyafetler giyiyorum üstüme. Sonra açık olan kasaya dönüyorum. Yerdeki kalbi siyah poşete koyuyorum. Bir de kasadaki yüklü miktar parayı alıp çıkıyorum evden. Şimdi her şeye yeniden başlamalı. Belki bu sefer bu ülkeden giderim. Deniz kenarında bir ülkeye yerleşirim. Güzel bir kadınla evlenirim. Tekrar çark dönüp başa dönünceye dek yaşar ve tekrar ölürüm ve sonra tekrar doğarım. Ben çarkım, çarkı döndüren kişi. Şaşırmayın sakın. Bu yüzden ölümsüzüm.