Bugün tam bir yıl olacaktı koca evde yalnız yaşayalı. Gözlerini açmadan eliyle onun yastığını yokladı. Yastık hala ordaydı ama o yoktu. Yataktan kalkacak gücü kendinde bulamadı. Başını kaldırdı. Önce baş ucundaki saate baktı. Bu saati niye hala barındırdığını bilmiyordu. Ona dayanılmaz gelen bir sesi vardı. “Tik, tak, tik, tak…”. Sonra yüzünü karşıya çevirdi. Duvarda asılı fotoğraflarına bakarken hemen altındaki bir çatlak ilişti gözüne. Duvarın yeşile çalan sönük boyası kabarmış ve çatlamıştı. Beş yıl kadar önce bu odayı birlikte boyamışlardı. Bazı geceler duvarlarda ellerini gezdirirdi, dudaklarını dayardı ve soğukluğu hissederdi. Çatlağa öyle dikkatle baktı ki tüm uykusu kaçtı. Gözleri fal taşı gibi açıldı. Nasıl olmuştu da bu çatlağı daha önce fark etmemişti? 

-Tik, tak, tik, tak…

Kırık bir kalbe benzetti çatlağı ve duvarların her şeyi bildiğini düşündü. Her şeye şahit olduklarını…Yerinde doğruldu. Gözünü kırpmadan çatlağa bakıyordu. Bu duvarın kesinlikle bildiği bir şeyler vardı yoksa neden tam da o çerçevenin altından çatlasın ki diye aklından geçirdi. Gözünü duvardan ayırmıyordu. Çatlaktan cevap bekliyor gibi bir hali vardı. 

-Neden bugün? Neden gitmesine izin verdim?

-Tik tak tik tak…

Yatakta biraz ilerledi, duvara yaklaştı. Bu sırada eline onun hırkası takıldı. Dün gece onu koklayarak uyuyakalmıştı. Hemen elini çekti ve duvara kitlenmeye devam etti. Çatlağa çok uzun bakmıştı. Bir gürültüyle duvar biraz daha çatlamaya başladı. Hayretle izliyordu çatlağın ilerlemesini. Sanki bir şey arkadan duvarı yırtıyor gibiydi. Çerçeve yere düştü ve kırıldı. Yerdeki çerçeveye baktı, gözleri doldu. Ve çatlağın içinden bir ses duyuldu. Bu onun sesiydi. Ardından kendisine uzanan bir el gördü. Çok korktu ve hemen yorganın altına sığındı. Buna hazırlıksız yakalanmıştı. Kendini tutamadı ve ağlamaya başladı. Çatlak hızla ilerliyordu. Bunu durdurmak istedi, gözlerini kapadı ve başını ellerinin arasına aldı. Bir süre sonra ağlaması kesildi ve bir sessizlik oluştu. Artık saatin uyuz sesi dahi duyulmuyordu. Başını yavaşça kaldırıp duvara baktı. Çatlak eski haline dönmüş, çerçeveyse yerinde duruyordu. Duvarın içinden gelen sesi dinlemediğine ve o ele uzanmadığına pişman oldu. Onu bir daha göremeyeceği için paniklemeye başladı. Elbette bir kez daha görmeyi, sesini duymayı istiyordu. Üstelik sorup cevap almak istediği tonla soru vardı.

-Neden gittin?

Sanki duvar kendisiyle dalga geçiyordu. Sinirlendi ve ayağa kalktı. Çatlağın olduğu yere doğru ilerledi. Elleriyle duvarı soymaya başladı. Yer yer bir bıçak yardımıyla müdahalede bulundu. Duvarın yetişebildiği her köşesine kadar boyayı ve astarını kaldırdı. Tırnaklarının içi kireçle dolmuştu. Geri çekildi ve baktı. Yarısı kavlamış bir duvardan başka hiçbir şey yoktu. Kulağını duvara dayadı. Ne bir ses ne de ona uzanan bir el vardı şimdi. Olduğu yere çöktü. Tekrar ağlamaya başladı. Şu bir gerçekti ki o gitmişti. Her ne sebeple olursa olsun o gitmişti. Gelen arabayı görmemiş ve bir kaza olmuştu. O ölmüştü.