1. Kısa Türkiye Tarihi


I.

Şelaleye

Düşmüştür

Zeytinin dalı;

Celaliyim

Celalisin

Celali.


II.

Üç anayasa

ortasında büyüdün:


Biri akasya

Biri gül

Biri zakkum.


III.

Türkiye'nin adı,

Soyadı yasasından beri

Atatürk adından

Soyutlanamadı:


1930'lu yıllarda

Etitürkiye;


1940'lı yıllarda

Atetürkiye;


1950'li yıllarda

Uditürkiye;


1960'lı yıllarda

Ötetürkiye;


1970'li yıllarda

Atatürkiye;


1980'li yıllarda

Adıtürkiye;


Mavi yolculuklar var bir de

O yunani o güzel yolculuklarda,

Hemen her zaman:

Adatürkiye.


IV.

O yıllarda ülkemizde

Ceşitli hükümetlerle

Yetmiş iki dilden

İkisi yasaklanmıştı:


İkincisi Türkçe.


V.

Kahvede subay yok,

Bu nasıl iştir.



2. Oteller Hanlar Hamamlar İçin Sürekli Şiir


Şu günlerde içkiye düştüm, ondan mıdır bilmem,

Daha çok seviyorum Cansever'i, Uyar'ı, Can Yücel'i

Bir de fethi Naci'yi, ve elbet Mustafa Kemal'i

Ankara Ankara

Bir kent değil burası, bir acenta dizisi,

Bir işhanı, bir umumi mümessizlik belki,

Büyük mağazalar, bahçeliğe özenen süpermarketler

Tutulmamak üzere verilmiş bir söz gibi.

Sahi kaçıncı sanat oluyordu şu mimari?

Birer önyargı gibi uzuyor çağdaş caminin minareleri.

Opera: içine dikiş gereçleri doldurulmuş ağırlıksız bir

keman kutusu,

Osmanlı Bankası davul;

Ve Emlak Kredi'yle başlayan camdan metalden bir melodika

ordusu:

Dol (An) kara bakır dol!


Biletim öldü;

Gömleğim kirli.


Ek yapıların ana yapıları böyle ezip geçmesinde

Yoksa ölümcül bir beğeni de mi gizli?

Ne derdi buna Sadettin Köpek, Necmettin Pervane ne derdi?

Tiren kuşları daha Eskişehir'den başlayarak

Çarpa çarpa bedenlerini kara vgonlara

Can boyasıyla çizer portresinin ilk çizgilerini.

Evliya Çelebi'ye kenti gezdiren rehberin de

Sesi yeraltından geliyordu ve kemiktendi elleri.


Bir kadın torbaya doldurulmuş gibi yürüyor

Yine de, belli, içi içine sığmıyor.


Büyük Millet Meclisi'ni hiç gözden kaçırmamakta

O nereye giderse peşini bırakmayan Ankara Oteli:


İş Bankası da kendine özgü bir humour'la süzüyor

Şimdi biraz daha aşağıda kalmış Anıt-Kabir'i.


İşe bak, dün humour sözcüğü için Fransevi'yi açtıydım,

"Şetaret" diyordu yanlış okumadımsa Şemsettin Sami:

Ey şetaret bankası, artık gelmiş sayılırsın Çankaya'ya!


Ben öyle her şeye dikkat eden bir adam değilim,

Ama biliyorum DÇM için Marmara Oteli'ne gideceğim

Yakamda gizlilik rozeti, eh çobanıllık da caba;

Vergi iadesi için de Stad Otel var,

Paraşüt kulesini yukardan görmüş olursun ayrıca.


Adını titizce saklayan bir sokak buldum

Şimdi söyleyemem hangi alanın arkasında,

Oradan geçerken hep seni düşünüyorum,

Belki de oralarda bir yerdesin,

Sen tavşan aralığı,

Sen ağzımın tadı,


Bir buluş gibisin!


- Ağır ol Bay Düzyazı,

Sen ancak uçağa binebilirsin!


II.

Ankara Ankara.

Ey iyi kalpli üvey ana!


III.

Biliyor musun başkentim nedense

Birbirimizden çekiniyoruz ikimiz de,

Sen yaslarına hiç yaslanmaz oldun

Ben acılarıma yeterince.


Tek boynuzlu yapılar arasında

İki katlı ve gözlüklü bir hayırevi

Dayandım ak bedenine öptüm öptüm

Aşkım değilsen haber ver benzerimi!


Her şey öyle yeni ki burda

Kolunu kaldırsan yarının folkloruna katkı

Ama ben budalalıklarla doldurdum

Yıllarca bütün boş sayfalarımı.


Şurda işte tam şu noktada Dede'nin

İç çekişi Bach'ın soluk alışına karışıyordu,

Bir kapıyı açtım ürktüm ve kapattım

Bir milyon adam ayakta bira içiyordu.


Kim kimdik o gün, unuttum şimdi,

Yalnız buz gibi bir odada oturduğumuz aklımda,

Hani o arsız sonbahar küçücüğü

Gözündeki arpacıkla ısıtmıştı hepimizi.


Sen temiz hava saklı su


Sen bayan Nihayet


Sen bir mevsimin sanat eki


Çeşmeler adın kokulu!


IV.

Hoparlörlerinde halı ve mevlithan

Gri gözlerinde zararsız kırlangıçlar,

Alnaçlarının ardında kirli kan,

Önündeyse temiz ve vurulandan akan.


Bugünün şarkısıdır ama yarın için

Çıkan her kurşun patlayan silahlardan,

Katılaş dur yukarda katılaştığın kadar

Artık bir özel ad oldun ey Duman!


Kooperatif evlerinin sözleri boğazlarında: Çimento!

Alüminyum mırıldanıyor zorluyor güçsüz belleğini,

Adakale Sokak'ta İlhan Berk'i görür gibi oluyorum

Bir kentin tarihinde şairlerin ayak izleri


Şöyle mi derdi İlhan Berk:

"Sevdiğim kadınlar yaşlandınız hepiniz

Ama, inanın, yine de özlediğim sizlersiniz."


Salah Birsel bu dizeleri şöyle geliştirirdi:


"İsterseniz İlkyazın gazinosuna

Hep birlikte garson girebiliriz."


Aldı Cahit Sıtkı:


"Özgürlüğümün bir parçası oldun artık

Hangi kuytuya düşsen hemen yapraklanırsın orda."


Cahit Külebi:


"O ozanlar var ya büyük ozanlar

Biz yanarken çıkardığımız dumanlar."


Evet, Mehmed Kemal, Yılmaz Gruda, Orhan Veli,

Şimdi hepsi dipte, hepsi birer yeraltı suyu gibi.

Sevgilim bilemem sesimi duyuyor musun

Bir gökkuşağıyla doldurmak istiyorum içini.


Ve Hasan Şimşek, Cahit Sıtkı'nın kasabalısı,

Ve içtiği rakı kadar bembeyaz Şahap Sıtkı ki

Metin Altıok'a devredip masadaki yerini

İnanılmaz biçimde bu kentten gittiydi.


Tam Ataç Sokak'tan Pazaryeri'ne dönüyorum ki

Bir sürü giysiyi üst üste atmış omuzlarına

Terzi çırakları pat pat düşüyorlar ortaya

Rengârenk kır çiçekleri gibi.


- Şair arkadaş,

Bir derdin mi var

Bir şeyler çıkarmak mı istiyorsun derdinden

Ankara'ya gelmelisin.


V.

Yakındoğu'nun düpedüz İtalyancası: Farsça

Yakındoğu'nun zengin Fransızcası: Arapça


Yakındoğu'nun duru İngilizcesi: Türkçe

Yakındoğu'nun dallı İspanyolcası: Kürtçe


Yakındoğu'nun kırık Portekizcesi: Lazca

Yakındoğu'nun yatay Çincesi: Ürgüp, Göreme


Yakındoğu'nun sıcak ve çılgın esperantosu: pazaryeri,

Hani geçen sayıda ondan söz etmiştim de.


VI.

Ankara Ankara

Müfettişler arasından geçiyor tiren


3. Hüznün Kuşları


ben bütün hüzünleri denemişim kendimde

canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını

bir bir denemişim bütün kelimeleri

yeni sözler buldum seni görmeyeli


kuliste yarasını saran soytarı gibi

seni görmeyeli

kasketim eğip üstüne acılarımın

sen yüzüne sürgün olduğum kadın

kardeşim olan gözlerini unutmadım

çık gel bir kez daha beni bozguna uğrat


sen tutar kendini incecik sevdirirdin

bir umuttum bir misillemeydin yalnızlığa

şanssızım diyemem kendi payıma

hain bir aşk bu kökü dışarda

olur böyle şeyler ara sıra

olur ara sıra




4. Ölüm


Ölüm geliyor aklıma birden ölüm

Bir ağacın gölgesine sarılıyorum



5. Onların Yani Sizin


Onların, yani sizin hayatınıza

Şarkılar girmiş, şarkısız edemiyorsunuz

Şarkılar yani barış, yani gökyüzü

Yani bazan burun buruna geldiğiniz köşebaşlarında

Sonra usul usul, yavaş yavaş kaybettiğiniz

Yani dost geldi gelecek, sevgili sevdi sevecek

Yani yaşamak adına, güzel düştüğü olan

Şarkılar, yani yanıldığınız...


Sizin, yani onların hayatlarına

Allahlar girmiş, Allahlardan kurtulamıyorlar

Allahlar yani çarşıda, pazarda, yani evde

Yani arabalarına taş koydukları caddelerde

Bir dilim jandarma ekmeğikürekte, kürek denizde

Yani sızlayageldiği şey öbür taraflarının

Yani gölgesinden ölümü görmüşgibi korkulan

Allahlar yani yine yanıldıkları...