"Ahmed Arif'in şiiri bir bakıma Nazım Hikmet'in çizgisinde, daha doğrusu Nazım Hikmet'in de bulunduğu çizgide gelişmiştir. Ama iki şair arasında büyük ayrılıklar var: Nazım Hikmet şehirlerin şairidir. Ovadan seslenir insanlara, büyük düzlüklerden. Ovada akan "büyük ve bereketli bir ırmak" gibidir. Uygardır. Ahmed Arif ise dağları söyler. Uyrukluk tanımayan, yaşsız dağları, "asi" dağları. Uzun ve tek bir ağıt gibidir onun şiiri. "Daha deniz görmemiş" çocuklara adanmıştır. Kurdun kuşun arasında, yaban çiçekleri arasında söylenmiştir, bir hançer kabzasına işlenmiştir. Ama o ağıtta, bir yerde, birdenbire bir zafer şarkısına dönüşecekmiş gibi bir umut (bir sanrı, daha doğrusu bir hırs), keskin bir parıltı vardır.Türkü söyleyerek çarpışan, yaralıyken de arkadaşları için tarih özeti çıkaran, buna felsefe ve inanç katmayı ihmal etmeyen bir gerillanın şiiridir. Karşı koymaktan çok, boyun eğmeyen bir doğa içinde. Büyük zenginliği ilkel bir katkısızlık atıcı, avcı bir doğa içinde.
Her şairin konuşma tarzıyla (hatta yüzüyle) şiiri arasında bir yakınlık, bir benzerlik vardır muhakkak ama konuşmasıyla şiiri arasında bu kadar özdeşlik bulunan bir şaire ilk kez Ahmed Arif'te rastlıyorum. Onun şiiri konuşmasından alınmış herhangi bir parça gibidir. Konuşması ise şiirin her yöne doğru bir devamı gibi... Bir bakıma "oral" (ağza ilişkin) bir şiirdir onunki. Bizde oral şiirin tuhaf bir kaderi vardır: Bu şiirde genellikle ya kuru bir söylevciliğe düşülür ya da harcıalem duyguların tekdüze evrenine. Daha doğrusu, nedense şimdiye kadar genellikle böyle olmuştur. Bu, sözün yakışığı uğruna, şiirin elden çıkarılması, harcanmasıdır. Ahmed Arif'in şiirinde böyle bir sakınca yok. Hiçbir zaman söyleve düşmez. Bir duygu sağnağı, imgeler halinde, sıra sıra mısralar kurar. Ana düşünce, dipte, her zaman belirli ama sakin durur; çoğalır, büyür belki ama kalın bir damar halinde hep dipte durur."
Papirüs, Ocak 1969
Bir şairin bir başka şairi böyle derinlemesine anlayabilmesi, çözümleyebilmesi gerçekten çok etkileyici.Dönüp dönüp okuyorum bu satırları ve kendi kendime diyorum ki: Herhalde Ahmed Arif bile kendi şiirini, üslubunu bu kadar iyi açıklayamazdı.