cennet ile dünya arasında bir yerde duruyorum 

seni görünce cennet yakınlaşıyor 

sen uyuyunca bizim köyde elektrikler kesiliyor!

ben yeryüzündeki her şeyi sana bağlıyorum 

sonra seni tekrar tekrar abartıyorum 

nedense hiç pişman olmuyorum 


pişmanlıkları, üzüntüleri ve kırgınlıkları

annemin beyaz saçlarını koyduğu dolaba kaldırıyorum 

dolabın ağırlığı bir gezegen ağırlığına ulaşıyor 

bir şey yapmam gerektiğini biliyorum ama 

annemin beyaz saçları elimi kolumu bağlıyor  


cennetin kapısından kovulmuş gibi

celladıma son bir bakış atıyorum 

bakışıma manidar bir gülüş sığdırıyorum

sadece gülümsüyorum 

sadece gülümsemekle yetiniyorum 

ve sadece yetinmeyi biliyorum 

kendime yeni inançlar arıyorum 

bu kutsal arayışta

var olanlarımı da kaybediyorum 


ben kasvetli bir öğleden sonrasıydım  

sen ise erken uyanılan pazar sabahısın

kelimelerim günahlardan korumuyor seni 

varlığım varlığına armağan olmuyor 

yakınmalarım cılız bir sesten öteye geçmiyor 

kaç defa denesem de zihnimdeki haşereler ölmüyor 

ihtiyar bir huzursuzluk tarafından esir alınıyorum

ipotek olarak bana vadettiğin cenneti gösteriyorum

sonra içime dönüyorum 

orada hep seninle karşılaşıyorum! 


yüzümden düşen binbir parçayı birleştirdim

dünyanın bütün yollarını yürüyüp sana geldim

seni görünce hiç yorulmadığımı anladım 

güzel kaybetmelerimle övünen ben 

bu sefer göğe bakıp avazım çıktığı kadar şükrettim!