cesetlerin içinde uyandım. bu dünyada tek başına ölüp de kendi ölüsünü bulan bir başınalığım politik bir saldırıya dönüştü.

2 nisan sabahı kendimi ölülerin içinde, ölü buldum. bu ölümler kolay ölümler değildi, herkes bir kere o pençeye takılmış, düşmüş, kan revan içinde kendini ölü bulmuştu. bu ölü bulunuşların sonu olmalıydı. çok soru sordum ama yanıt beklemedim, ölülerin arasında oluşumu kabullenişim dehşet verici soğuklukta oldu ama bu da oldu işte, olmaz dediğim ne varsa ve nasıl olduysa, bu da oldu.

2 nisan sabahı ölülerin arasında ölü buldum kendimi. cesetlerin bedenlerinde çok vahim bir savaşın izleri vardı, bu defa yalnız ölmeyişime sevinmem beni kendimden soğuttu ama yine de savaşın izlerini takip ettim. nasıl insan kendini cennetini cehenneminden yaratır dediyse o ünlü filozof, savaşın izlerinden barışı medet umdum. insan ölüyken bile medet umarmış, kendimi tuttum, çevirdim ve öptüm.

2 nisan sabahı ölü bulundum ve düşündüm her gece baştan dirilen ve sabahları ölü bulunan bu bedenin tarihin hastalıklı sayfalarındaki yerini, bedenlerin başında gezdim, kapıları yumrukladım ve aynalara baktım. aradığım yanıtı yine bulamadım.

bulunamayışların ölüsüydüm.

ben yaşarken oldu her şey, adem elmayı yedi, nuh gemisine bindi, kıyametler koptu ben şahit oldum.

7000 bin senedir arıyorum her ne arıyorsam, bilmiyorum nuh'tan bu yana tufan kaç kere koptu, her cevap bulunduğunda izlerini sildi yeryüzunden. işin içinden tanrı gelse çıkamazdı.

cinayetlerin ölüleri susmadı hiç, çok anlatacakları vardı. kulaklarım paslanmış duymadım kimseyi. aynı dilden konuşamadık.

yürüdüm hiç tereddütsüz ve üstsüz

başka cesede yaklaştım...

asla ölmeyecek olan cesedi buldum, hikayesi olanı.

hikayesini anlatsın diye başında bekledim, belki de o sabah benim gibi baştan doğurulmayacaktı, bilemedim.

dört büyük kitabı konuştuk, hiçbirinde bizim hikayemiz yoktu.

onun anlattığı harfler miraca çıktı, bakamadım.

benden hikayesini bir sır gibi saklamamı istedi.

"ceset günlükleri artık bitmeli."

her sabah baştan başlamaktan yorulduk diye, el ele ölü bulunduk

reddettik nefes almayı, unuttuk nefes vermeyi

bu devir, bir senede kapandı

yarın bizi ölü bulan bir ceset belki

hayatın bütün gamından, kederinden uzakta

deniz gören bir yere gömer bizi.

karar verdiğimiz an bi ses duydum

kemiklerimin arasından

şah, mat.