Rosa Parks, Alabama Montgomery’de yaşayan ve terzilik yapan siyahi bir kadındı. İş çıkışı evine dönerken, daha önce de tartışmış olduğu otobüs şoförünün sürüyor olduğu araca bindiğinin farkında bile değilken yalnızca kendi hayatını değil Amerika tarihini değiştireceğinden habersizdi. 1900 yılından itibaren uygulanan yasaya göre otobüslerin ilk sıraları beyazlara, son sıraları siyahlara ayrılmıştı. Arada kalanlar ise beyazların, sıraları doluncaya kadar siyahların da oturabileceği koltuklardı. Ayakta kalan beyaz olduğunda, şoför siyahlarla beyazların oturduğu koltukları birbirinden ayıran ''colored'' işaretini otobüsün arka tarafına doğru çekiyordu. Siyahlar arkada yer yoksa ayakta durmak, ayakta duracak yer yoksa da otobüsten inerek bir sonrakini beklemek zorundaydı. Yasa, siyah yolcularla beyaz yolcuların aynı koltukta yan yana oturmasına da izin vermiyordu. 1 Aralık 1955 günü Rosa Parks işte bu yasaya uymadı! Bu cesur terzi kadının direnişinin ardında yatanları öğrenmek için geçmişine göz atmakta fayda var.


Parks, 4 Şubat 1913'te Alabama, Tuskegee'de doğdu. Anne babası James ve Leona McCauley, Parks iki yaşındayken ayrıldı. Parks'ın annesi, ailesi Rose ve Sylvester Edwards ile birlikte yaşamak için aileyi Alabama, Pine Level'a taşıdı. Parks'ın her iki büyükbabası da eskiden köleleştirilmiş insanlardı, hâliyle ırksal eşitliğin güçlü savunucularıydı. Parks'ın çocukluğu, ırk ayrımcılığı ve ırk eşitliği için aktivizmle ilgili erken deneyimlerini beraberinde getirdi.


Ku Klux Klan üyeleri caddede yürürken Parks'ın büyükbabası evlerinin önünde av tüfeğiyle durdu. Parks'ın eğitimi boyunca, ayrılmış okullara gitti. Küçük yaşta annesi tarafından okumayı öğreten Parks, Alabama, Pine Level'da, genellikle masa gibi yeterli okul gereçlerinden yoksun, ayrılmış, tek odalı bir okula gitti. Siyah öğrenciler birinci sınıftan altıncı sınıfa kadar yürümeye zorlanırken, Pine Level şehri beyaz öğrenciler için otobüsle ulaşımın yanı sıra yeni bir okul binası da sağladı. 


Parks, 11 yaşında başlayarak, Montgomery'deki şehrin ''Kız Endüstri Okulu''na gitti. 1929'da, 11. sınıftayken ve ''Alabama Eyaleti Zenciler için Öğretmen Koleji'' liderliğindeki bir orta öğretim laboratuvar okuluna devam ederken, Pine Level'da hem hasta büyükannesine hem de annesine yardım etmek için okulu bıraktı.

Parks okula geri dönmedi. Bunun yerine, Montgomery'deki bir gömlek fabrikasında işe başladı.


1932'de, 19 yaşındayken, bir berber ve NAACP'nin aktif bir üyesi olan Raymond Parks ile tanıştı ve evlendi. Raymond'un desteğiyle liseden mezun olduktan sonra, 1943'te NAACP'nin Montgomery bölümüne katılarak sivil haklar meselelerine aktif olarak dahil oldu ve bölümün gençlik lideri ve NAACP Başkanı ED Nixon'un sekreteri olarak görev yaptı.


Rosa Parks’ın hayatına bakınca bu direnişin o otobüste olmasa da elbet bir gün cereyan edeceğini tahmin etmek zor olmasa gerek. Rosa Parks bir gün Montgomery'de otobüse bindi. O otobüste bir beyaz, beyazlara ayrılan yerde yer bulamayınca, siyahlara ait bölümde oturmakta olan Rosa Parks'tan, koltuğundan kalkıp kendisine yer vermesini istedi. Şoför de kalkması için uyardı ama Parks yerinden kalkmadı. Rosa Parks, otobüs şoförünün neden kalkmadığını sorması üzerine ''Çünkü kalkıp yerimi bir başkasına vermem gerektiğine inanmıyorum.'' diye cevap verdi. Bunun üzerine şoför, polis çağırdı ve Rosa Parks ''kamu düzenini bozmak'' suçundan tutuklandı.


Bu tutuklama, Kadınların Politik Konseyi’nin (WPC) başı çektiği otobüs boykotu eyleminin örgütlenmesini sağlayan ilk adım oldu. Rosa Parks’ın mahkemeye çıkarıldığı 5 Aralık günü Montgomery’de yaşayan neredeyse tüm siyahların katıldığı otobüs boykotu eylemi gerçekleştirildi. 40 bin kişinin yürüyerek işe gitmesi şehirde yaşayan neredeyse herkesin dikkatini çeken bir eylem olmuştu. Rosa Parks o gün mahkemece kamu düzenine itaatsizlikten 14 dolar para cezasına çarptırıldı.


381 gün süren bu eylem, 20 Aralık 1956 tarihine kadar devam etti. Bu eylem ayrımcılık karşısında ilk geniş kapsamlı eylem olarak tarihe geçti. Montgomery’deki belediye otobüslerinde siyahlara yönelik bu ayrımcı uygulama 1956 yılının Aralık ayında kaldırıldı. Eylem başarıya ulaşmıştı.


Rosa Parks ise pek çok ölüm tehdidi aldığı ve iş bulamadığı için Montgomery’den taşınmak zorunda kaldı. Sivil haklar hareketinde mücadelesini hep sürdürdü. 1999 yılında ABD Kongresi tarafından altın madalyayla ödüllendirildi. 24 Ekim 2005'te 92 yaşında, arkasında ırk ayrımcılığına ve adaletsizliğe karşı zengin bir direniş mirası bırakarak doğal nedenlerden öldü.


Birçoğu, Parks'ın boykottaki rolünü, onu yorgun olduğu için hareket etmek istemeyen bir terzi olarak tasvir ederek azaltmaya çalışsa da Rosa Parks iddiayı yalanladı ve yıllar sonra gerçek motivasyonunu ortaya çıkardı: ''İnsanlar, benim o gün çok yorgun olduğum için koltuğumdan kalkmayı reddettiğimi söyleyip duruyorlar. Doğru, yorgundum ama sebep bu değildi. İş günü olmasının fiziksel yorgunluğu değildi bu. Yaşlı da değildim, 42 yaşındaydım. Çok yorgundum. Sürekli haksızlığa uğramaktan ve bunu kabullenmekten yorgundum.''


Bir başka röportajında ise direnme nedenini şöyle açıklıyor: "Aşağılanmak istemiyordum. Parasını ödediğim koltuktan kaldırılmak istemiyordum. Tutuklanmak gibi hevesim yoktu. Zaten işim başımdan aşkındı. Ancak o yol ayrımına gelince, direnişi seçmekte tereddüt etmedim. Çünkü buna artık yeterince katlandığımızı hissettim. Ne kadar taviz versek, ne kadar sussak, baskı da aynı oranda artıyordu."


Rosa Parks’ın bu cesur ve haklı direnişine hayran olmamak elde değil. Yalnızca ırk ayrımı için değil, hayatın her alanında ne kadar taviz verirsek ve ne kadar susarsak baskı da aynı oranda artmıyor mu? Demem o ki Rosa Parks, bu direnişi sayesinde yalnızca ırk ayrımcılığı karşısında değil, evrensel adaletsizliğin karşısında dik durarak bizlere bugün dahi örnek teşkil eden cesur ve haklı bir kadındır.


Kaynakça

https://www.womenshistory.org/

https://www.history.com/

https://www.catlakzemin.com/

https://www.biography.com/

https://tr.wikipedia.org/wiki/