Hadi gelin hep birlikte Kuzey Afrika'ya doğru uzanalım ve Cezayir'e gidelim...

Cezayir'e gitme teklifi bana ilk geldiğinde kafamda yüzlerce soru işareti belirdi. Nasıl olacaktı? Cezayir nasıl bir yerdi? Yaşam koşullarına alışabilecek miydim? Birçok ön yargım vardı. Yaptığım araştırmalardan da pek bir sonuç elde edemeden 1 Haziran'ın öğlen saatlerinde bindiğim Air Algerie uçağından muhteşem bir hikâye ile Cezayir'den ayrılacağımı bilmeden indim. İnternette hakkında fazla bilgi bulunmayan ve pek çok kişinin yanlış tanıdığı bu Kuzey Afrika ülkesine ilk gittiğinizde eğer akşam saatleriyse ve yaz aylarıysa sizi ılık bir hava ve bol ışıklı bir şehir karşılayacak. Ülkenin başkenti kendi ismi ile aynı... Yani Cezayir'in başkenti Cezayir... Eğer başkente gidiyorsanız Huari Bumedyen Havaalanı'nda ineceksiniz. Baştan söylemekte fayda var akşam beşten sonra şehir içi ulaşımda otobüs bulamazsınız. Dolmuş mantığı zaten yok... Ülkede sabah yediden akşam beşe kadar çalışan otobüsler, Yassir ve Heetch ismi verilen gecenin belirli bir saatine kadar çalışan taksiler, bağımsız taksiler, tramvay ve tren var. Eğer Cezayir'e gitmeyi düşünürseniz Yassir ve Heetch uygulamalarını telefonunuza indirin. Ulaşım sizin için bir çile olmaktan çıkacaktır.

Ülkenin para birimi Cezayir Dinarı... Para birimleri karaborsaya düşmüş şekilde... Yani yolda yürürken birisini kolundan tutup euro veya dolar bozdurabilirsiniz... Paranızı bankadan bozdurduğunuzda alacağınız miktarın iki katını karaborsadan alıyorsunuz ki bu daha kârlı bir yöntem. Yasal değil ama bunu ülkede neredeyse yapmayan yok ve hükümet dahil herkes bunun farkında o yüzden endişe etmenize gerek yok. Paranızı adım başı bulunan tobacco dükkanlarında bozdurmanızı tavsiye ederim... İlk bozdurduğunuz yere de güvenirseniz eğer sürekli olarak paranızı ondan bozduracağınızı söyleyip bir anlaşma yapabilirsiniz.

Cezayir'in sokakları çok temiz, insanları çok sıcak kanlı... Ülkede birkaç nokta dışında trafik lambası göremeyeceğinizi baştan söylemem gerekiyor. Bu trafikte kaos yaratıyor gibi gözükse dahi insanlar kendi kurallarını belirlediği için trafikte pek sorun yaşamıyorsunuz. Hâlâ bu kadar düzensiz bir trafik akışı içinde nasıl bu kadar hızlı olabildiklerini ve kaza oranının nasıl bu kadar az olduğunu anlayabilmiş değilim.

Başkent, Binbir Gece Masalları ülkesi gibi... Bembeyaz... Yürüdüğünüz bütün sokaklarda üç farklı kültürü iç içe hissediyorsunuz başkent Cezayir'de. Bir sokakta yürürken kendinizi Endülüs mimarisine, Endülüslerin bıraktıkları izlere hayranlıkla bakıp Endülüs'te hissederken bir arka sokağa geçtiğinizde Fransa'nın bıraktığı izlerle karşılaşıp kendinizi Paris'teymiş gibi hissedebilirsiniz... Bazı sokaklarda ise Afrika'nın yerel özellikleri ile karşılaşıp işte Afrika bu diyebilirsiniz. Üç farklı kültürün bir arada bulunduğu bu ülke açık bir dil okulu gibi... Dil eğitimine çok fazla önem verilen bu ülkede Arapça ve Fransızca resmi dil fakat bunun yanında bir kişide üçüncü bir dille karşılaşırsanız hiç şaşırmayın. Bir kişide üç veya daha fazla dil bulunabiliyor. Cezayir'in yerlileri Arapça, Fransızca dışında ülkenin üçüncü resmi dili olan Berberice'yi yani Kabylie dili olarak bilinen dili konuşuyor. Berberi alfabesiyle (Kabylie) ise ülkenin pek çok tabelasında karşılaşabilirsiniz.
Yeri gelmişken söyleyelim; Kabylie dilinde merhaba demek için "azul" kelimesini kullanıyorlar. "Az"; gel yaklaş "ul" ise kalp demekmiş... Yani merhaba demek Kabylie dilinde; gel kalbime yaklaş anlamına geliyor...
Cezayir'in yemeklerinden diğer yazıda bahsedeceğim... Şimdi sokaklara geri dönelim... Sokaklarının temiz olduğunu başta söylemiştim fakat bazı kısımlar gerçekten Afrika gibi hissettirdiği için çöp kutusu dahi bulamadığınız yerler oluyor. Genele baktığınızda temiz gözüken bu şehrin bazı sokakları gerçekten tam bir çöplük gibi... Sokaklarda adım başı tütün dükkanı bulabilirsiniz. Bu tütün dükkanları sadece tütün satmak ile kalmayıp ayrı zamanda hediyelik eşyaların ve bazı abur cuburların satıldığı yerler. Parfümler, cipsler, oyuncaklar, kişisel bakım ürünleri, saatler, takılar... Pek çok şeyi bu dükkanlarda bulabilirsiniz. Tütüncü diye girdiğiniz bu dükkanlarda sizi şaşırtabilecek birçok ürünle karşılaşmaya şimdiden hazır olun.

Sokaklarda gözünüz Starbucks, Burger King gibi markalaşmış dükkanları arayabilir... Fakat bu tür yerleri görmemeye hazır olun... Ülkenin genelinde Starbucks yok... Hangi şehrine giderseniz gidin... Ya da uluslararası camiada tanınmış pek çok marka ile karşılaşamayacaksınız. Bilinen markalar yerine yerel üreticilerin açmış oldukları dükkanlar var. Bizdeki kahvehaneler gibi dükkanlar yaygın. Adım başı karşılaştığımız tütün dükkanları gibi adım başı karşılaşacağımız pastaneleri de söylemeden geçmek olmaz.

Kahvehane dediğimiz bu kafelere geri dönelim... Buralarda insanlar oturup sohbet etmeyi daha çok seviyor, bizdeki gibi okey, tavla, oyun kültürleri pek yok. Cezayir insanı kahveyi çok seviyor... Cezayir kahvesi ise bizim kahvemize göre daha sert... Anlayışlarına göre ise kahve hemen değil yavaş içilir. Hatta bu durum için söyledikleri bir söz bile var... "Kahve içilmez, öpülür." Küçük, gerçekten küçük, bardaklarda aldıkları kahveleri en az iki üç saat ellerinde taşıdıklarını görebilirsiniz... Şaşırmayın bu olağan bir durum...

Cezayir hakkında, kültürü hakkında konuşacak, anlatılacak pek çok şey var... Şimdilik bu güzel ülkeyi anlatmayı burada bırakalım isterim...

Gelecek yazıda pastanelerini, yemek kültürünü, su sıkıntısını, müziklerini ve insanları hakkında konuşalım ne dersiniz?