Kendine has üslubu, sözcükleri ve cümle yapısıyla orijinal yazar Hamdi Koç…


Kitabımız aşk, savaş ve ölüm üzerine kurulu. Her sayfada korka korka beklediğimiz ölüme yavaş yavaş ulaşıyoruz. Hayatı, yaşamı, insanları çok sevenlere hitap etmez. (!) Çaresizliği, aşkı, kendini bir kişiye, hastaya, savaşa adamışı, her gün ölüme savaş açmış yine de ölümü tatmış kişileri kendine esir eder. Öyle bir karakter ki bu saydıklarımı yaşayan kişiler kendisiyle bağdaştıracak, bütünleştirecek ve öyle bir sarsacak ki ne oldum dedirtecek. Kitabı okurken ağlayan var mı acaba? Sayfa sayfa ölüm işlenirken kaybettiklerini düşünen, kaybetmemek için canla başla savaştığını hatırlayan? işte bu sıralarda kopuyorsunuz, dalıyorsunuz eskilere, Aygen gibi, sonra an’a döndüğünüzde kısa bir hüzün kıvrılması oluyor dudaklarınızda, hüznün getirisi damlalar göz pınarlarınızda.. Olur eminim.


Kitap birinci tekil ağızdan anlatılıyor. Anı olarak başlayan kitap sonlara doğru günce olarak devam ediyor. Dil sade, cümleler kısa, yer yer an betimlemesi uzun ve sürükleyici. Bakış açısı, olaydaki durumları, düşünceleri, hissettiklerini betimlemesi, anlatması, hissettirmesi o kadar kendine has ki okurken gözlerim, aklım, kalbim bayram etti; elimde tuttuğum bir külçe altın gibi geldi bana, onun kadar ağır, onun kadar değerli, göz kamaştırıcı, aklı başından alıcı... Farklı bir karakter -ler, farklı bir tema, olaylar, savaşlar...


Yavaş yavaş ölüme vardığımızda şöyle yazıyor defterine karakterimiz:

Bırakma yacağım dedi m ve bırk mı yor m

Zafer beni mbitiyor nefes

Birgünzaferlebeyninegireceğim

Bensığbirmezarda

göm

ülü

ola

nve

sen

int

oh

umlarındayinebirkahr

amanolacağımadınatanrısal

şarkılarsöylenen


Gerçekten gömülü halde beynime girdin. Bu zafer senin… dönüp dönüp okuyacağım bu mükemmel hikayeyi ve unutmayacağım.