Tupac Amaru Shakur “Real eyes, Realize, Real Lies," ifadesini bırakıyor; Merceğinde gerçeği barındıran gözlerin yalanların gerçekliğinin farkına vardığını anlatırken.

İnsan zıtlıkların hüküm sürdüğü bir dağ. Basit denklemlerin varlığı kadar karmaşık bir problemin manzarasını da saklıyor eteklerinde.

Örneğin “İyi niyet” ifadesini kendisine maske edinmiş her menfaat eylemi kişinin yalnızlığını kendi sığınağı haline getirmesine sebep oluyor. Haddimize olmayan nice söylemin erbabı kılıyor bizi bu hadise. “Senin iyiliğin için söylüyorum.. Bence şöyle olsa… Karışmak gibi olmasın ama…” diye başlayarak aşılmadık sınır bırakmamayı kendine hak gören nice ‘iyi niyet’ cümlesi.. Basit denklemler diyordum ya hani tercihler meselesinin işe karıştığı alan tam da burada. Karışmamayı tercih etmenin basitliğindeki huzur çoğu insan tarafından hissedilmek istenmiyor. Çünkü biz kaosun meskeninde nefes almaya o kadar alışmış varlıklarız ki ödümüz kopuyor dingin bir alanda kendimiz dışında uğraşacak bir şey kalmazsa diye. Gerçekten şaşırıyorum, gördüğüm bazı manzaralar içerisinde tutup sarsmak istediğim pek çok kişi saklıyor. Kendi sınırlarını çizebilen bir insana rast geldiğimizde ise dil kılıçlarımızı kınından çıkmaya hazır bir şekilde bekletiyoruz. Kalp kırmadan geri girmeyecek kılıç kınına bunu iyi biliyoruz. İyi niyet maskesinde saklı kılınan tüm cümleler de burada sarf ediliyor. İnsan diyorum ya hani maskeden sızmış çıkar dolu atılımlardan pek çok ‘çıkar’ım yapabiliyor.


Menfaatlerin boyunduruğunda süslenen yapmacık samimiyet örüntüleri de midemi bulandırıyor, fark ediyorum..

 Fark ediyorum söylenen ve söylenmek istenen arasındaki uçurumu. 

Fark ediyorum hissedilen ve ifade edilen arasındaki acı gerçeği..  


Gerçekten kendimiz ile ilgilenmek dışında fikrimizin sorulmadığı bütün olaylar silsilesinde ‘ben’ diye öne atılmak bize nasıl bir tatmin yaşatıyor? Anlamlandıramıyorum. Bu gösteriş tiyatrosunun renginden atmadığımı fark ettiğim bir döngüyü aralıyorum yine yeniden.. Yaldızlı sofralarda salıverilen sert kahkahaları yurt belleyecek insan değilsin, hatırlıyorsun. Yaşadığın yeri gerçek olarak tanımlayabilmen için maddesel tüm varlıkların dışında kelamında ne sunabilir? diye bakıyorsun insana.. Bazen de yanılıyorsun. İnsansın ya en nihayetinde. Bazen bazı insanların onlarda bulduğun anlamı karşılamadığını görüyorsun. 


"Dünyanın gösterişli halleri, yapmacık çıkarcı insanları çekmiyor dikkatimi.

Bana bir parça; yüreği güzel, samimi insan lâzım." diyor ya Gorki yaşanmış hikayelerinde. Kendi yaşantımdan damıttığım bir şey varsa o da esas meselenin samimi olduğunu düşündüğün insanın tüm vaziyetlerine karşı -her türlü hayal kırıklığı sahasına hazır olarak- hataya muktedir olduğunu her an hatırlamak olduğunu görüyorsun. Takdirin aksinde samimiyetin ışığı kapandığı vakit sevgi yolları karanlıkta kalıyor.. Bu da üzücü bir boyut kazandırıyor meseleye. Ancak tek tipleşmenin ürkütücü cümlelerinden o kadar yorulmuşsun ki ezbere söylenmiş bir ifadeyi daha duymaya sabrın yok. Böyle anlarda yüzüne buruk bir tebessüm sindirip buğulanmış gerçeklik merceğiyle bakıyorsun etrafa.. İnsanı tüm çiğlikleriyle kabul ediyorsun bir noktada. Söylemde kolay ama yaşantıda zor edinilen bir “çıkar”ımdır bu zannımca.


Ama öğreniyorsun, belki yanılarak belki yanarak ancak gerçeğin dinginliğinde nefes alarak..  


Son söz olarak belirtmek isterim ki 27 yılının en anlamlı öğretisi ne diye sorsalar; damarlarım öfkeden çatlasa, ruhum hüznünden bitap düşse dahi haddimi bilmenin gerçeği derim. 

Her an ve her şartta, vesselam..