Kusulacak bir mide ya da zihin bu

her neyse adı, içimden alçalıyor bir hayat denilen

etrafa saçtığım boş bakışlar ve kelimelerle ölçülüyorum

ne yazık ki dilim damağım ölü canlar taşır sancılanarak

bütün adımlarımla, bundan öteye geçmek bilmiyorum

susmak veya konuşmak, ağrılar uzaklıklar... ve selâmet

arada bir yerlerde, tanrının belası alınıyor avuçlanarak


olmadım, olmak üzere toplanılan bir yerde kaldım çünkü

hiçten fazla bir şey etmedi zaten olan bitenler

saldım akla-mantığa olan inancımı

razıyım artık her şeyden, kabullendim var olmayı

bozuk çehremi yıksın geçsin artık geceler ve günler


ölgün hâletimde can buluyor, ibret alınıyor belki

ağlasam mı gülsem mi bilmem

istemem, yıkık dökük kentlerden verilen aklı

selim bir şeylerin hülyasıyla yaşamadım

istediğim kadar isteyeyim, gök ve yer arasında

bağrım çünkü şimdi bir cinnet bahçesi


bir göğün rahmini taşladı, iman diye kükreyen cehil

saçma bir şekilde şahit kılındı kafamdaki delik kumbara

ne önemi var sanki üzerime yığılmış bunca şehadetimin

bana ne sanki taşlanan bir doğumdan

aldırmam artık gölgemin farkına varsam da


kısacası benim dilim damağım delik

ve bir eğreti sefahat çeşmesi bu, sinirleri hoplatan

her şeyden biraz haberdar, her şeyden biraz bıkkın

bazen şikayet, bazense fevri bir cinnet gömülü buna

fark ettim yalnız, uzakmış bir ilgiden alâkadan