"Tüm bu olanlara gözlerini kapayıp, kulaklarını tıkayarak o çirkin 'seni ilgilendirmeyen işe karışma' yasasıyla hareket etmeyen, duyarsız ve ilgisiz bir şekilde yaşayıp gitmeyen herkesin, cinsel şiddetle yüzleşmesi kaçınılmazdır. Bu bir iddia ya da inanç sorunu değil, aksine istatistiklerin ortaya koyduğu bir olgudur."


Yapılan araştırmalar evlilik içi şiddetin, tecavüzün pek azının açığa vurulduğunu gösteriyor. Evlilik "meşru tecavüz", "meşru şiddet" için oluşturulan bir kurum olarak görüldüğü için bu şiddet vakalarının üstü örtülüyor. Kimseye anlatılmıyor. Kadınlar da pek az kişiye açılabiliyor ve pek az kişiden destek görebiliyor.


Olağanmış gibi gösterilen bu şiddet vakalarına mağdur kadınlar neden tepki göstermiyor? Çünkü evli, bağımlı, sindirilmiş ve prangalara vurulmuş kadın, şiddeti anlamlandırma konusunda sıkıntı yaşıyor. Kadın kimliğinin kazanımları yerine sınırlılıklarını öğreniyor ve ömür boyu bir mahkumiyet ve mağduriyete bir boyun eğiş sağlıyor.


Şimdi yazdığım bu satırları okuyan kadın okurlar arasında geçmiş hayatında veyahut devam eden birlikteliklerinde, evliliklerinde hiç fiziksel veyahut psikolojik şiddet gören olmadı mı? Dışarıya karşı bir şey olmamış gibi davranıyor olabilirsiniz. Kimseye bir şey anlatamıyor da olabilirsiniz. Ama kendinizi nereye kadar kandırabilirsiniz? O halde bu şiddetin nedenlerini öğrenmek, şiddetle baş etme yollarını öğrenmek için okumalar yapmıyorsunuz?


Alberto Godenzi bu konu hakkında şunları söylemektedir:


"Yapılması gereken bu gerçeği algılamak ve şiddetin ortaya çıkış nedenleriyle mücadele etmektir."


"Kadınlar ancak açık şiddetin cinsler arası ilişkiyle olan bağlantısını gördüklerinde, uyumlu düzen anlayışını savunmayı bırakıp, uzlaşmadan vazgeçiyor."


Bu iki alıntı çok önemlidir. Eğer şiddetin cinsler arası eşitsizliklerden, toplumsal düzenden kaynaklı olduğunu öğrenmezsek bu şiddetin meşru kılınmasının önüne geçemeyiz ki gittikçe daha da meşru hâle gelmektedir.


O yüzden kadın erkek fark etmeksizin bu kitaplara değinin, kulaktan dolma bilgilerle değil bilimsel araştırma sonuçlarının yer aldığı kitaplarla bu meseleleri öğrenin ve zihninizi özgür kılın. Beden olarak hapsedilmiş birey bu teknolojik ortamda istediği kitabı açıp telefonundan okuyabilir. Eşiniz sizin eve kitap getirmenizi engelleyebilir ama o evde değilken açıp telefondan okuyacağınız kitabı engelleyemez. Açın okuyun, sipariş edebiliyorsanız edin ve şiddetin nedenlerinin altını kalın çizgilerle çizin!


Alberto Godenzi'nin bu kitabında hem şiddet uygulayan erkeklerin neden şiddet uyguladıklarına dair görüşlerini, hem şiddet mağduru kadınların ifadelerini okuyabileceksiniz. Sonrasında değerlendirme kısmı yer alacak ve iki bölümün analizi yapılacak.


Godenzi, cinsel şiddet suçlarını işleyen erkeklerin pek azının tutuklandığını söylüyor ve bunun nedeninin bu suçlamadan kendini kurtarmayan çoğu alt sınıfa mensup erkeklerin yakalanıyor oluşudur. Çünkü orta ve üst tabakadan erkek suçlular kendilerini bir şekilde bu işten kurtarıyor, maddi ve bürokratik ilişkinin burada rolüne dikkat çekebiliriz. Kalbine iki kurşun sıkılmış ama intihar etmiş denilip dosyası kapanan Nadira'yı da aklınızdan çıkarmayın.


Godenzi, kamuoyu nezdinde ölüm sessizliğine bırakılan cinsel şiddet vakalarının algılanmasında en önemli adımı feministlerin attığını ifade eder. Feminizm olmasaydı ataerkil düzen içinde meşru kılınan şiddetin nedenlerine kimse eğilmeyecek ve kadının yazgısını değiştirmek adına kimse bir adım atmayacaktı. Birkaç kuramcı ve aktivistin söylemleri ile kadın uyanışı sınırlı kalacaktı.


Cinsel şiddeti meşru kılmak için de ataerkil düzen "tecavüz mitlerini" öne sürmüştür. Dört tane tecavüz miti vardır:


1) Kadınlar cinsel şiddeti tahrik ediyor.

2) Hiçbir kadına rızası dışında tecavüz edilemez.

3) Kadınlar gizli gizli tecavüze uğramak istiyor.

4) Tecavüz içgüdüsel bir cürümdür.


İşte Alberto Godenzi bu tecavüz mitlerinin yarattığı sonucu şöyle açıklıyor:


"Tecavüz mitleri potansiyel saldırganların korkularını azaltıp, saldırı olasılığını yükseltirken, kurbanların çekingenliklerini arttırıp, şikayetten men etmekte ve cinsel saldırıyı neredeyse cezasız bir suç haline getirmektedir."


İşte bu tecavüz mitlerinin varlığına inanmış bir toplumda kadın başından geçen taciz ve tecavüz vakasını anlatmaya geldiğinde destekçi bulamıyor ve sonuç şu noktaya kadar ulaşıyordu:


"Tecavüze uğramış kadınların en aciz kaldıkları durumlardan biri, kocanın, erkek arkadaşın ya da baba ve annenin başından geçenlere inanmamaları, tersine ondan kuşkulanıp, aşağılamalarıdır. Kadınlar sık sık bir macera arayıp, sonra da uygun bir bahane uydurmakla suçlanır."


Şimdi kadınların neden sosyal medyada taciz olaylarını ifşa ettiğini anlıyor musunuz? Yakın çevrede size inanan yoksa tek çareniz tanımadığınız insanların desteğini beklemektir. Sosyal medyada, iyi bir şekilde örgütlenen kadın meclisleri ve feministler bu açığa vurmaları gündeme taşıyor ve failin bulunup cezalandırılmasına katkı sağlıyor. Sosyal medya yasasının gündeme gelişi ve bu konuyu bağlama işini de siz yapın. Neden böyle bir yasaya ihtiyaç duyuluyor çünkü bazı çıkar sahiplerinin de suçları orada ifşa ediliyor, orada gündem oluyor. Kısaca, Türkiye gerçeklerini gazetelerden değil Twitter'dan öğrenen bir toplumuz.


İşte tecavüz olaylarında kadını suçlu bulan bir zihniyet olduğu vakit sonuç şu şekilde oluyor:


"Kısacası kamuoyu, kadına tecavüz olasılığını oldukça yüksek görüyor ve böyle bir olayı da kadının davranışına bağlıyor. Bu tür anlayışlar şüphesiz kadının günlük yaşamdaki davranışları üzerinde de etkili oluyor. Şiddet ve aşağılanma korkusu kadının hareket özgürlüğünü ciddi biçimde sınırlıyor."


Neden kadınlar suçlu bulunur? Neden erkekler susar? Neden kadınlar susar?


Neden kadınlar suçlu bulunur?


"Cinsel şiddetin suçu kadına yüklenerek, olayların derinlemesine analiz imkanı yok edilir. Kadına değersiz özellikler yüklenerek vicdanlar huzura kavuşturulur; sorumluluklar bir yana bırakılır, rahatsız edici yaklaşımlar engellenir."


Neden erkekler susar?


"Erkeklerin kadınlar karşısındaki iktidar mekanizması kadar mükemmel işleyen başka bir iktidar aygıtı yoktur. Erkekler, bu ayrıcalıklarını korumak için ne yapmaları gerektiğini bildikleri için susuyorlar."


Neden Kadınlar susar?


"Kocaların çoğunluğu, devletin desteğini de almış olarak, kendilerinin haklı olduğuna inanıyor. Kadınların çoğunluğu ise devlet tarafından korunmadığı için kronik cinsel şiddete katlanıyor. Evlilik içi cinsel şiddeti anlatan kadınlar şüphe ve tepkiyle karşılanıyor. Erkeklere ise biyolojik ve doğal gereksinimlerini karşıladıkları varsayımıyla anlayış gösteriliyor."


Kadın çevrenin anlayışsızlığının bedelini şiddet görerek veya öldürülerek ödüyor. İşte bu durumu anlatan alıntı:


"Zor durumda başvurulan insanlar, kadına anlayışsız ve güvensiz davranınca olayın ağırlığı bir kat daha artıyordu. Ve kendi yakın çevrelerinden bu tür tepkiler alan kadın, diğer insanlara olan güvenini de tümden yitiriyor, kendisini derin bir hayal kırıklığı içinde ve dışlanmış hissediyordu. Çevrenin tavrı şiddet gerçekliğini kabullenmemek ve olup biteni rasyonel biçimde açıklamaya çalışmak yönündeydi."


Şiddet nasıl başlıyor, nasıl devam ediyor?


"Baskı, önce sözlü tehditler, ahlaki uyarılar psikolojik terör biçiminde açığa vuruluyordu. Bu araçların işe yaramaması durumunda koca, kadının karşı yöndeki isteğini kırmanın aracı olarak şiddeti gündeme getiriyordu."


Ve erkek kendi ailesi, çevresinden gördüğü aşağılanmaların, azarların öcünü toplum tarafından ikincil plana atılan, zayıf gösterilen eşinden çıkarmaktadır. Neden eşinin zayıf olduğunu düşünür?


"Egemen toplumsal düzen kural olarak, kadınları (çocuk ve yaşlıları) -eşitlik iddialarına rağmen- alt konumlara oturtarak sunar. Bu anlamda, erkeklerin hakimiyet tecrübesi için kadınları seçmeleri şaşırtıcı değildir. Erkek, sözde zaten kendisinin hakkı olanı kadından alırken, hukuka uygun ve normlara sadık davrandığına inanır."


Değerlendirme Kısmı:


Amerika merkezli yapılan bir araştırmada:


"Kaçmak, fiziki karşı koyuş ve çığlık başarılı savunma stratejileri olarak gösteriliyor; en az işe yarayan ise saldırganla konuşmaya çalışmak, yalvarmak ve rica etmek; bütün bunlar erkeğin kendi gücüne olan güvenini arttırmaktan başka bir işe yaramıyor."


O yüzden kadının karşı koyması gerektiğini söylüyor Alberto Godenzi:


"Aslında yapılması gereken, bu tür davranışlar erkek düşmanlığı olarak lanse edilse de kadınların kendilerini korumaları, mücadele etmeleri, kendilerini savunma yöntemlerini öğrenmeleri konusunda cesaretlendirilmeleridir; tabii spor kurallarının gerektirdiği bir dürüstlükle değil, işin gerektirdiği tüm kirli hünerleriyle birlikte. Çünkü cinsel saldırı dürüst sportif bir faaliyet değildir. Erkekler, kadınları ele geçirilecek nesneleler olarak gördükleri sürece bu tür tedbirler zorunludur."


Godenzi, erkeklerin kendileriyle hesaplaşmaları gerektiğini, güç ve yıkıcılık körlüğünden kurtulmaları gerektiğini vurgulamaktadır.


Erkekler bu sorunla yüzleşmekten kaçınıyor. Çünkü ataerkil düzenin yarattığı ayrıcalıklı durumu korumak daha çok rağbet gören bir durumdur. Erkekler, şiddetin nedenlerine inmek istemiyor çünkü sahip oldukları iktidar duygusunu zedeleyecek bir uyanış onlara pek çekici gelmiyor. Kadın cinsinin de onunla aynı haklara sahip olması onun sözde başarılı konumunu alaşağı edebilir. O yüzden bu konudan birey olarak kendini soyutlamaya çaba gösterir ve kendinin böyle bir şiddete başvurmayacağını kanıtlama uğraşına girer. Lakin bu çözüm değildir. Kendi uyanışını sağlayan her kadın, ilk önce kendi çevresindeki erkeklerin davranışlarını sorgulayacak ve ilk önce onların mevcut düzene uygun hareketlerini eleştirecektir. O yüzden fırsat eşitliğinin ilk önce ev içinde başlaması gerekmektedir. O yüzden erkeğin sahip olduğu ayrıcalıkların bir kısmından feragat etmesi gerekmektedir. Ev işleri ve çocuk bakımında sorumluluğunu arttırmalıdır. Toplumsal cinsiyet rollerinin dayatmasını kırmalı, evinde ve çevresinde örnek model bir "erkek" olmalıdır. Ev içinde farklı, ev dışında farklı roller sergilemekten vazgeçmelidir.


Godenzi'nin de dediği gibi:


"Cinsel şiddet, kadınları sömüren, onlara sistemin kıyısında bir yer gösteren erkek politikasının önemli bir halkasıdır."


Peki kadınlar ne yaparsa erkekler durumun farkına varabilir? Bunu da şöyle açıklıyor:


"Kadınlar da erkekler gibi davransalar, özgürleşmiş gibi hareket etseler, kendilerini erkek dünyasının dışında tutmayıp, yüklenilen hizmetli rolünü bir tarafa bıraksalardı, tüm yaşamlarını erkeğin ve ailenin mutluluğu doğrultusunda düzenlemeyip, erkekle aynı hak ve özgürlükleri kullansalardı ne olurdu? Böyle bir durum kaosa yol açacak, ancak aynı zamanda erkek egemen düzenin çözülüşü ve yeni bir düzenin başlangıcı da olacaktır."


Kadın görünmeyen emeğinin farkında olmalıdır. Kutsal bir görev diye lanse edilen ev kadınlığı, annelik rolünden erkek egemen sistemin sağladığı çıkarların farkında olmalı ve en önemlisi ona karşı uygulanan fiziki ve cinsel şiddetle baş etmenin yollarını öğrenmelidir.


Bu kitabın araştırma alanları 1980-1990 yılları arasındadır. Ve yapılan anketler, vaka görüşmeleri, telefon görüşmeleri ve mağdur görüşmelerinin sonucunda şiddetle baş etme yollarını genç yaşta öğrenen bekar kadınların evli kadınlara nazaran bu şiddete daha fazla karşı çıktığını gösteriyor. Cinsel şiddet girişimlerini başarıyla bertaraf eden kadınların da bunu içindekileri yoğun öfke duygusunun sayesinde başardıklarını gösteriyor.


Susmak değil öfkelenmek, boyun eğmek değil karşı koymak, ses çıkarmak ve olayları meşrulaştırmamak..


Brecht'in bir şiiri ve Godenzi'nin önerdiği önleyici tedbirlerle sonlandırıyorum.


"Rica ederiz, “olağan” demeyin hemen

her gün olup bitenlere!

Kargaşanın hüküm sürdüğü

kanın aktığı,

düzensizliğin at oynattığı,

keyfiliğin kanunlaştığı yerde

demeyin sakın: “Bunlar olağandır!”


Olağan denilen şeylerden çekinin

Kural içindeki kötüyü çıkarın ortaya.

Ve her görüldüğü yerde kötünün

arayın çaresini de bulun!"


Önleyici tedbirler:


• Kadının konumunun iyileştirilmesi

• Bilgilendirme ve aydınlatma çalışması

• Cinsel şiddetin nedenleri, koşulları ve sonuçlarının araştırılması

• Medyaların yaygın aşağılama çalışmalarına karşı tavır almak

• Kadınlar ve genç kızlar için parasız öz savunma kursları

• İstasyonlarda, trenlerde ve kamuya açık tuvaletlerde daha fazla personelin görevlendirmesi

• Yerleşimin dağınık olduğu bölgelerin iyi bir şekilde aydınlatması

• Evlerin ve kamu yapılarının cinsel şiddet gerçekliği göz önünde tutularak inşa edilmesi.

• Kadınlar için gece bedava taksi

• Evlilikte tecavüzün cezalandırılması

• Dava sürecinde kurbana özenli muamele

• Kadına yasal destek ve ücretsiz avukatlık

• Dava masraflarına destek

• Emniyet ve yargı organlarında daha fazla kadına görev verilmesi

• Gece gündüz hizmete açık olan Acil telefon servisi

• Acil durumalar için barınma evleri

• Emniyet, yargı organları, hastaneler, doktorlar, sosyal ve mali yardım kurumları gibi konuyla ilgili kuruluşlar arasında eşgüdümlü bir çalışma yapılması.

• Kadınları, yasal hakları ve yardım olanakları konusunda bilgilendirici bültenlerin hazırlanması.