Birçoğumuz masallarla büyüdük. Masallardaki kadar güzel prensesler veya yakışıklı prensler olmayı istedik hatta. Çünkü masallar hep mutlu sonla biterdi. Güzel prenses, yakışıklı prensle evlenir ve sonsuza dek mutlu olurdu. Ya da iyi kalpli insanlar sonunda hep kazanırdı. Masallar sadece mutluluğu anlatırdı bize. Bizler de bu rüyaya kapıldık sanırım. Güzel, yakışıklı ya da iyi olmak bizi mutluluğa götürür sandık. Oysa ne güzel olmak, ne severek veya birbirine denk evlilikler, ne de iyi bir insan olmak bizi mutlu etmedi. Zamanla anladık ki masallar gerçek dünyaya ait olamazdı. Çünkü insanlar asla masallardaki kadar sade ve kolay değildi. Dünyada iyilik kazanmazdı. Çünkü burada kimse kendinden olmayanı sevmezdi. İşte tam da bu yüzden her birimiz birer çirkin ördek yavrusuyuz.


Hiçbirimiz seçtiği ya da istediği bir yaşam içinde bulmadı kendini. Belki bambaşka bir yere aittik ama birden bu dünyada ve bu insanlar arasında açtık gözlerimizi. Çevremizdeki herkes kendisi gibi olmamızı istedi. Benzeyemediğimiz her insan da bizi çirkin ilan etti. İnandık onlara. Neydik ki zaten? Koskoca evrende bir küçücük insan. Herkes yanlış da bir biz mi doğruyduk yani? Çirkindik ve bunu maskelemek zorundaydık işte.


Kendimiz olamadık belki. En azından taktığımız maskeler bizi bir yaptı. Halbuki bir olmak bu değildi. Bir olmak; tek olmak, birbirimizi tamamlamak demekti. Bir yapbozun parçaları gibi. Bizlerse eğilip bükülüp birer küp gibi üst üste inşa ettik hayatlarımızı. Başkalarına engel olmamak, bütünlüğü tamamlamak için kusursuzluğumuzdu tek önemli olan. Pürüzlerimiz varsa bütüne ait olamazdık. Olamadık da zaten. Ne sağlam ilişkilerimiz oldu ne de mutlu hayatlarımız. Biz, sorunlarımız olduğu için bütüne dahil olamadık. Bütünün içindekilerse kendi olamadı. Sonuçta dünya hep bir mutsuzlar yığını...


Şartlarımız, hayatlarımız başka şans tanımadı mı sahi bize? Neden eksiklerimizi beraber tamamlamak yerine, birbirimize daha büyük yaralar açtık? Neden paylaşmayı değil de her şeyin sahibi olmayı istedik? Gerçekten masallar mı hayatımıza uyum sağlamıyor, yoksa biz mi masalları gerçekleştirmek için uğraşmıyoruz? Bizler de bir çirkin insan yavrusu olamaz mıyız? Belki çirkinliğimiz güzelliği arayıp bulmamız içindir. Belki de sonumuz, ona kavuşmak için yaşadıklarımıza bedeldir.

Neden bizler de tüm dünyayı dolaşıp kendimizi aramıyoruz? Neden ruhumuzun aynasına bakıp içimizdeki kuğuyu bulamıyoruz?