"Gönül yorgunluğu ne, biliyor musun? Gökte yıldızın kal­mıyor. Gölgen bir yere sığmıyor. İçindeki şarkı içinde boğulu­yor. Penceren sokağa bakmıyor. Bütün sevgi sözleri kalbinde cezaya dönüyor. Kirpiklerin hiçbir güzellikle halkalanmıyor. Baktığın bütün sular yeraltına çekiliyor. Sevmek korkusu ayrılıktan çok önce acı veriyor. Dünyanın bütün cenazeleri evinin önünden kalkıyor. Her gün bir arkadaşın büyüdüğü­nüz zamanlarda kayboluyor. Girdiğin çıktığın bütün kapıla­rın önünde yabancı, ardında yalnızlık olup kalıyorsun. Ne, biliyor musun gönül yorgunluğu? Kendinden soğuyorsun. Sözünden soğuyorsun. Geçmişinden soğuyorsun. İnandıkla­rından soğuyorsun. Baktığın yüzlerden soğuyorsun. İçine bile bakamıyorsun artık. Dünya, inandığın o yitik cennet değil."

"Sen konuşmazsan dünya susuyor biliyor musun? İnsan unutmanın sularını geçti. Kimse kimseyi hatırlamıyor. Anlamını bir gün bile düşünmedikleri bir kalabalık yetiyor herkese. Toprağı ölü bir huzurla değiştiler. Gökyüzünü can sıkıntısıyla değiştiler. Arzuyu pişmanlıkla değiştiler. Kimse bir başkasına misafir olmuyor. Acı bitti. Zaman yok. Gönül soğuk. Sevme korkusu öyle kötürüm etti ki herkesi, yalnızlıktan bunalan insan, dönüp yine kendi yalnızlığına sığınıyor."