“Çocuk Edebiyatı Nedir?” serisinin ilk üç yazısında çocuk edebiyatını daha iyi anlayabilmek adına çocuk ve çocukluk kavramına, tarihine ve çocuk sosyolojisine değindik. Serinin dördüncü yazısında ise çocuk edebiyatına giriş yaparak Türk çocuk edebiyatında engelliliği ele alacağız. Alınan bazı kaynaklarda özürlü ifadesi araştırmanın ismi olduğu ve alıntı yapıldığı için bu ifadeyi değiştirmedik.


Her çağ ve her toplumda her zaman bir öteki vardır. Bu öteki her toplum ve çağda değişiklik gösterebilir. Fakat engellilik her dönemde “öteki”lik olarak algılanır. Gerek 14. yüzyılda gerekse 20. yüzyılda bir toplumda ilk vazgeçilenlerden biri engellilerdir. Engellilik hâkim olan ideolojinin istediği, belirlediği idealden sapmadır. Bu yüzden engellilik öteki olma durumudur.


Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı Toplum Özürlülüğü Nasıl Anlıyor araştırmasında özürlüyü şöyle tanımlar: “Özürlü: Doğuştan veya sonradan herhangi bir hastalık veya kaza sonucu bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal, sosyal yetilerini çeşitli derecelerde kaybetmiş, normal yaşamın gereklerine uyamayan kişilerdir.”


Engellilik çalışmalarında iki farklı model vardır. Birincisi tıbbi model, ikincisi sosyal modeldir.

Tıbbi model bireysel model olarak da tanımlanabilir. Kişinin engelliliği bir sorundur ve bu sorun sadece engelli bireye aittir. Sosyal modelde ise engellilik sadece bireyin değil toplumun da sorunudur. Engellilerin toplumla kaynaşması toplumun sorumluluğu olarak görülmüştür.


Tübitak 2006 yılında 2002 yılında yapılan Türkiye Özürlüler Araştırması’nın ikincil analizini yapmıştır. Bu analize göre engellik genel olarak tıbbi bir problem olarak görülmektedir. Engellilik eğitimsizlik, yoksulluk ve soyutlanmayla bağlantılı olduğu için ilk olarak bu sorunların çözülmesi gerekmektedir. Engelli çocuk doğuran annelerin suçlanmasıyla mücadele edilmelidir. Engellilerin sosyal yaşama uyum sağlayabileceği koşullar sağlanmalıdır.


Çocuk kitabının özelliklerini Junko Yokota, Alice Naylor ve Miriam Martinez şöyle sıralarlar: “Bir çocuk kitabının kahramanının çocuk olması ve çocuğu ilgilendiren onun yaşamında karşılaşabileceği bir sorunu konu alması gerekir. Düz bir öykü çizgisi, çizgisel ve sınırlı zaman kullanımı, tanımlanmış bir mekân olması ve somut, canlı ve çok karmaşık olmayan dil kullanımı da bir çocuk kitabının diğer özelliklerini belirler.”


Çocuklar bir yaşından itibaren sosyal çevrelerinin farkına varmaya başlarlar. Öncelikli olarak dış görünüşten kaynaklanan farkları ve bu farklılıkların daha az saygıya sebep olduğunu fark ederler. Çocuk edebiyatı eserleri hayatın içerisindeki farklılıkları saygıyla benimseme yönünde katkı sağlayabilir. Engellilikle çocuk edebiyatı eseri sayesinde tanışan bir çocuk dışlayıcı bir tutumdan ziyade dahil edici bir tutum sergileyebilir.


Çocuk edebiyatı eserlerinin engelliliğe karşı olumsuz tutumların sebebi olduğu durumlarda olabilir. Özellikle geleneksel masallarda kötüler çirkin iken iyiler güzel bir şekilde tasvir edilir.


Bu yazımızda kaynak olarak kullandığımız tezde yazar incelediği 1969-2009’u kapsayan 40 yılda engelli karakter içeren 40 çocuk edebiyatı eserine ulaşmıştır. Bu eserlerin 3-8 yaş grubuna uygun olanlarının biri hariç piyasada bulunmamaktadır. 40 eserin çoğunluğu 8-12 yaş grubu çocuklara yöneliktir.


Engelliler ve aile çevresi bağlamında ilk olarak Kemalettin Tuğcu’nun Garip adlı romanını ilk örnek olarak ele alabiliriz. Garip romanında anlatıcı Garip’in doğumunu ailesi için felaket olarak anlatır. Garip’in başı büyük, kolları ve bacakları kısadır. Annesi Garip’i misafir geldiğinde odaya kapatır. Garip’in “taş bebek gibi” kız kardeşi olduktan sonra tamamen yok sayılır. Garip’in aileye “kir, leke, bir mahcubiyet ve sıkıntı” getirdiğini düşünürler. Romanın sonunda Garip doktor olur ve annesi vicdan azabı çeker.


Kemalettin Tuğcu’nun Karanlıkta Bir Çocuk romanında ise aile kör olan çocuğuna karşı aşırı korumacıdır. Bu anlatıdaki anne Garip’teki kadar evladını yok sayan anne olmasa da çocuğunu olduğu gibi kabul etmekte zorlanır. Özellikle Kemalettin Tuğcu romanları olmak üzere çoğu anlatılarda engelliye acıyarak yaklaşılır.


Necati Güngör’ün “Ressamın İki Kuşu” adlı eserinde engellilik durumu aileyi parçalar. Çocuk annesi yanındayken kaydıraktan düşer ve yürüme yetisini kaybeder. Babası çocuğun yürüyememesinden anneyi suçlu bulup acı sözler söyler. Bunun sonucunda anne evi terk eder.


Melike Funda’nın Güneşe Açılan Pencere adlı romanında ise destekleyici aile resmi çizilir. Tekerlekli sandalyesiyle “kendini hiç eksik” hissetmeyen Tutku’nun babası kızının öz saygısını destekleyici sözler söyleyerek ona destek olur.


Engelli çocuk ve engelsiz kardeş ilişkini anlatan çok sayıda eser yoktur. İçimdeki Ses romanında on yaşında olan Murat’ın yürüyemeyen kardeşi Onat’a karşı hissettiği kıskançlık duyguları anlatılır. Bu kıskançlık ilginin Onat’ta toplanmasından kaynaklıdır. Murat Onat’ı kimi zaman kıskansa da elinden geldiğince destek olur kardeşine.


Engelli karakterlerin olduğu çocuk edebiyatı eserlerinde aileler birkaç örnek dışında genel olarak destekleyicilerdir.


Engelliler okul çevresi içinde incelenirken iki ana unsur vardır. İlki eğitimciler, ikincisi öğrencilerdir. Eğitimciler genelde destekleyici bir tutum sergilerler.


Küskün Çocuklar adlı eserde Kambur olan Tevfik’i başta öğretmeni olmak üzere eğitimciler bir araya gelip korurlar. Merhaba Sevgi adlı anlatıda tek kolu kesilen Sevgi’ye karşı öğretmeni duyarlı ve destek olan bir tutum sergiler.


Olumlu örneklerin yanında olumsuz bir örnekte vardır. Zübeyde Turan’ın “Bayram” öyküsünde Bayram'ın kalça çıkığı vardır. 23 Nisan’daki okul yürüyüşüne öğretmeni tarafından dahil edilmiştir. Ancak okul müdürü tarafından sakat olarak çağrılıp yürüyüşten çıkartılır. Bu tarzda olumsuz örnek oldukça azdır.


Engellilerin okula erişimi ve sosyal çevreyi onlara göre düzenleme yıldan yıla gelişse de bu gelişim oldukça yavaştır. Bakış açısının değişmesi oldukça uzun sürmüştür.

 

Engelli karakterler en çok arkadaş çevresi tarafından örselenir. Kimi zaman bu örselenme çocukta okulu bırakma isteği uyandıracak kadar etkiler. Bunun yanı sıra bazı eserlerde engelli karakter arkadaşı sayesinde eğitim yaşamını sürdürür.


Küskün Çocuklar’da kambur olan Tevfik önceki okulundan kamburuyla alay edildiği için ayrılmıştır. Yeni geldiği okulda Cengiz ve arkadaşları tarafından alay edilir. Cengiz araba kazası geçirir ve bir ayağını kaybeder ve kendisi de alay edilen olur.


Arkadaş ilişkileri açısından olumsuz örneklerin yanında olumlu örnekler sayıca çoktur. Engelli karaktere sevginin ve dostluğun gücünü hatırlatan arkadaşları vardır. Anlatılarda engellinin yaşamını kolaylaştıracak aletlerin temini sık kullanılan motiflerdendir. Bu destek genellikle tekerlekli sandalye armağan etmeleridir.


Karanlıkta Bir Çocuk romanında Nesrin karakteri görme engelli Volkan’ın daha bağımsız ve özgür hareket edebilmesinde yardımcı olur. Nesrin, ailesine bağımlı olarak yaşayan Volkan’ın her işini tek başına yapabilmesinde ve derslerinde yardımcı olur.


Arkadaş bazen de engellinin gerçekle yüzleşmesini sağlayabilir. Bu da engellinin kendine acımasının önüne geçer. Canan Tan’ın Beyaz Evin Gizemi romanı bu duruma örnektir. Zengin bir ailesi olan Murat ameliyat olduğunda yürüyebilecektir. Fakat ameliyattan korkar ve bu konu açıldığında odasına kapanır. Arkadaşı Eray’ın ona söylediği gerçekler sayesinde Murat ameliyat olur.


İlk anlatılarda engelli karakter pencere arkasından arkadaşlarını seyrederken sonraki anlatılarda engelli karakter iç mekândan dış çevreye çıkan aktif karakter olmuştur. Engelli karakterler sanat ve sporla ilgilenmeye başlamışlardır. Sevinç İzgü’nün Rekortmen Tekerlekli Sandalye öyküsü ve Patenli Kız öyküsü buna örnektir.


Rekortmen Tekerlekli Sandalye öyküsünde anlatıcı trafik kazasında tek ayağını kaybetmiştir. Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı’na girince eski mutluluğunu tekrar yakalar. Bu takım engelsiz kızlarla eşleşerek dans gösterisi yaparlar. Engelli ve engelsizi eşit konumda etkinlik yaparken göstermesi bakımından önemli bir anlatıdır.


Engelli ve dış çevre ilişkileri incelendiğinde dış çevrenin fiziki özelliklerinin engellinin koşullarıyla uyumlu hale getirilmesine de değinmek gerekir. 1993 yılında yazılan Aksak Ali kitabında Ali, dış çevrenin sosyal yaşama engelliyi de dahil edebilecek şekilde değişmesini ister ve düşler. 2008 yılında Ayşe Çekiç’in yazdığı “Yeni Engeller” öyküsünden çevrenin sosyal modelle uyumlu bir değişme geçirmediğini anlarız.


Çocuk edebiyatına Türk çocuk edebiyatında engellilik konusuyla giriş yaptık. Bu konuyu daha detaylı bir şekilde kaynakçadaki tezden inceleyebilirsiniz. Yazımızı çocuk kitapları ve film önererek sonlandırıyoruz.


Öneri Çocuk Kitapları:

Köfte Parmak / Dicle Keskinoğlu

Yasemin ve Ayçekirdeği / Muhenned Al-Akus

Pes Etmek Yok / Tülin Kozikoğlu

Farklı Ama Aynı / Feridun Oral


Öneri Film:

Wonder (Mucize)


Kaynakça

Ayfer Ünal. Türk Çocuk Edebiyatında Engellilerin Temsili. Yayımlanmış yüksek lisans tezi. İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi, 2010.