Kötülüğü izliyoruz, vicdansızlığı görüyoruz. Bize bakan karanlık gözlerde kalplere düşmüş kara lekeleri hissediyoruz. Kötülük, dünyada hakimiyetini kurduğunu düşünüyor. İyiliği son zerresine kadar yok etmişti canı gönülden inanıyordu buna. Savaşlar, hastalıklar, sahtekarlıklar, adaletsizlikler... İyilik neredeydi? Yok etmişti... Son damlasına kadar bu dünyadan silmişti iyiliği, merhameti, sevgiyi, aşkı... İsteseler de istemeseler de herkes bu kötülük yağmuruna katılacaktı başka şansları yoktu... Yok olmak istemiyor ise yok edecekti...


İzleyenler! Peki ya izleyenler susup sadece izleyenler... İçlerinde koca bir yürek taşıyanlar... Katılacaklar mıydı bu kötülük yağmuruna, yapacaklar mıydı bunu leke düşmemiş yüreklerine?

Umutları vardı, hayalleri vardı... Sesleri çıkmıyordu çünkü kötülük ile yoğrulmuş insanlar onları duymaktan çok öteydi...


Bekliyorlardı yağacak yağmurları, açacak çiçekleri bekliyorlardı gelecek uğur böceklerini, onun ile gelecek umudu bekliyorlardı. Biliyorlardı, dirileceklerdi, biliyorlardı, gidecekti, kötülüğün karanlığını bir gündüz bitirecekti, kötülüğün kasvetini bir bahar süpürecekti yeryüzünden, kötülüğün umutsuzluğunu ilk açan umut çiçeği yok edecekti, kötülüğün yaydığı uğursuzluğu bir uğur böceği gömecekti...


İnsanları susturabilirlerdi, onları kendi kötülüklerine çekebilirlerdi, peki ya doğa? Onu nasıl susturacak, onu nasıl durduracaklardı, onun ile anlaşma yapabilirler miydi? Yapamazlardı, yapamayacaklardı. Bu kez doğanın dediği olacaktı. Öfke ve nefret dolu seslerin yerini sevgi, aşk, umut dolu bülbül ve kuş ötüşleri alacaktı. Herkes onlardan yana olabilirdi fakat doğa aşktan, merhametten, sevgiden, umuttan, paylaşmaktan, mutluluktan ve çocuklardan yanaydı. Doğa ile bir olacaktı. içlerinde milyonlarca sevgi tanesi büyüten yürekler. Doğa ile birlikte çocuklar gibi şen olacaklardı.


Biliyorlardı hissediyorlardı geçici olan kötülüktü, bu dünyada hüküm sürecek olan ise iyilikti.