Bir dede torununu seviyor, seviniyorum. Çocuk, sevilmenin o masum şımarıklığında, nazlanıyor. O nazlandıkça dedesi biraz daha bağrına basıyor. Annesinin kucağında bir bebek, gözlerimle gülüyorum, karşılık veriyor. Topun peşinde koşan çocuklar, "ben de oynayabilir miyim? " diyen, dahil olmak isteyen bir çocuk sesi. Oyuna dahil etmiyorlar, çocuk ısrarcı. Ama oyuna dahil olamıyorum diye dünyaya da küsmüyor. Elime bulaşan sokak kokusunu seviyorum çünkü çocukluğun silinmeyen tozunu taşıyor gibi hissediyorum. Pencere kenarını yuvası bilen kedileri seviyorum. Kedilerin uyuyuşu, çocukluğun yorgun yaz akşamlarını anımsatıyor. Ben de yanına kıvrılsam diye geçiriyorum içimden. Dışındaymışım gibi gördüğüm yaşam, bir sesle, bir kokuyla haksızlığımı haykırıyor. Nedendir bilmem, haksız olduğumu bilmek ilk defa hoşuma gidiyor.