"Eline sağlık. Çorba çok güzel olmuş."

"Afiyet olsun. Ben tadına bile bakmadan sen bitirdin."

"Seni uzun zamandır görmüyordum. Çorba içme bahanesini ortadan kaldırmak istedim."

"Ve bunu çorbayı içerek yaptın."

"Şu bilgisayarda oynayan videoyu durdursana, konuşmamıza maydanoz oluyor."

"Neden ya? Ben seviyorum yemek yerken bir şeyler izlemeyi."

"O yüzden karnının doyduğunu bile anlamıyorsun."

"Teknik olarak ben bu dünyayla ilgili hiçbir şeyi anlamıyorum. Yaşıyormuş gibi yapıyorum Şakir. Birileri arıyor, konuşuyor. Dinliyormuş, gülüyormuş gibi..."

"Geçen gün ofise patronun çocuğu geldi. Doktormuş da biz hastasıymışız gibi tedavi etti bizi. Sen altı yaşında çocuk musun da her şeyi -mış gibi yapıyorsun?"

"Evet, doğru dedin Şakirciğim. Ben oyunlar kuruyorum. Oyunların içinde -mış gibi yapıyorum."

"Oyuncu 1 olmaktan da öteye gidemiyorsun. Sevil'i göremedim bugün. O nerede?"

"Sevil sevildi ben tarafından. Ben sevilemedim Sevil tarafından. Adımızın kaderini yaşadık." Güldükten sonra devam etti:

"Ona da -mış gibi yapmışım. Tartışmanın başında kendimi suçlamış gibi yapınca ona kızacak nokta kalmıyormuş. Kelimelere oyunlar kurdum. Fakat ben ona hiç oyun kurmadım Şakir. Beni oyunsuz kabul etsin istedim."

"Karakterini çırılçıplak görmekten korktu demek. Neyse bu da düzelir Kamil."

"Düzelmez. Boşanma evraklarını gönderdi. Kimseyi suçlamıyormuşum. Kimi suçlayabilirim Şakir? 70 yaşına gelmiş annemle babamı mı? Beni düzgün büyütmediniz. Hayatta ancak mutsuz olunacağını, mutluluk diye bir şey olmadığını öğrettiniz. Kendiniz mutlu değilken bu mutsuzluğa iki kere evlenme, beş çocuk sığdırdınız. Sizden, evlenip boşanmayı, boşanma evraklarında yazan şiddetli geçimsizliği öğrendim. Ben mutlu olmaktan korkardım Şakir. Hâlâ korkuyorum. Otuz altı yaşına geldim, mutlu olmayı ben, kendim öğrenemedim."

"Bu Kamil seninle ne zaman konuşsa bu havalara giriyor Şakir. Sen ne alemsin oğlum!"

"Bülent abi kusura bakma, çorba içer misin diye soramadım."

"Ne halt ettiğinizi izliyorum yarım saattir. Geçmişin hesabını tutturmaya çalışıyor sana. Tutma oğlum, olan oldu bitti. Ne karıştırıyon beş çocuğu, evlenmeyi? Al bir sigara yak. Bana da oradan bir tas çorba ver bakayım. Uzun zaman oldu elinden mercimek içmeyeli."

Kamil, Bülent abiye çorba katmak için masadan kalkarken ekranı kararmış bilgisayarda kendisiyle göz göze geldi. Güldü. Napıyom ben ya, dedi kendi kendine. Şakir'e doldurduğu çorba olduğu gibi duruyordu. Kendisinin tabağı ise bomboş.