Değişen benim sanıyorum. En kolay çözüm yolu bu. En tatsızı da bu galiba, diye devam ediyor kitap. Birkaç gündür hiçbir şey yapasım yok. Günler anlamsız geçip gidiyor. Bir anda gece oluyor ve bu paradoks durdurulmaksızın devam ediyor. Beynim yerinden çıkacak gibi oluyor. Hiçbir yaptığından zevk almıyorsun. Bir zaman sonra yemek yemeyi bile bırakıyorsun, tadı yok çünkü. Dünyanın anlamsızlığı, yaşadığın toplumun amaçsızlığı ve bunların bütünü hayat... Yataktan kalmak istiyorsun fakat enerjin yok, haydi bir gayret kalktık diyelim, ne yapacağız? Ruhum umutsuzluk içinde kıvranıyor. Sevdiklerin artık sana cazibeli gelmiyor. Güneşin ısıttığı yerler seni iyice soğutuyor, suyun yaşam verdiği topraklar seni solduruyor. Ben size nasıl anlatayım bu duyguyu. Kelimeler yeter mi, yoksa yüzüme bakarak anlayabilir misiniz?

Her gece şeytanla el ele tutuşup hayaller kurduğumu, yeni günlerin karanlığını, geçmişin gizemini nasıl bilebilirim?

Kediler arkadaşın oluyor, içtiğin sigara yardımcı mı, köstek mi, bilemiyorsun.

Merdiven çıkamamaya başlıyorsun. Kat aralarında kalbinin atışından dışarıyı duyamıyorsun ve Tanrı'ya canını alması için yalvarıyorsun ama o seni duymuyor. Veya sadece izleniyoruz.

Ne yapacağımızı zaten bilmiyor mu? Bunları yazarken neler hissettiğimi, yarınımı, geleceğimi, kimsenin bilmediği içimizdeki o karanlığı bilmiyor mu?

Ondan iyi sırdaşımız olabilir mi?

Mışıl mışıl uyuduğum gecelere, kabuslarla uyandığım sabahların tek şahidi o değil mi?

İnsan hayatının en güzel yıllarıymış gençlik. Elimle tutmak istiyorum, avucum çok terli, yavaş yavaş kayıp gidiyor yoktan sebeplere olmamış nedenlerle...

Çıkış yolumu bilmiyorum, yardımcı olanım da yok.

Bunları okuyanlar gerçekten abarttığımı düşünebilirler. Keyfiniz nasıl isterse...

Bir yanım günahkar, bir yanım dindar, günüm günümü tutmuyor. Her gece onlarca insan ölüyor kafamda ve her sabah yerine yenileri geliyor.

Bir sussalar sonsuz huzura kavuşacağım.