Havasına, suyuna, toprağına kadın düşmanlığı işlenmiş ülkemizin insanları, erilliğin nimetlerinden olan mağdur suçlayıcılıktan faydalanmaktan geri duramayacağı için her kadın cinayetinde yeniden üretilen bir söylem olan “eh be kızım onu yapmasaymışsın işte” vah vahlamasının potansiyeli, maalesef çok hafife alınıyor.

 

Öncelikle hayır, mağdur suçlayamazsınız. Aması yok, suçlayamazsınız. Buradan başlayalım. Ülkenizde her gün, hatta günde birkaç kez kadın cinayeti işleniyorken, her an bir yerlerde kadınların hayatı karartılıyorken oturduğunuz rahat, avantajlı koltuklarınızdan kadınlara ''nasıl kadın olunmalıdır'' dersi vermeyi bırakmanızı sağlamak, feminizmin bir problemi. Bu sebeple bunu anlamayan ve iyi niyetle konuştuğunu sanan herkese bunun bir iyi niyet değil, katillere alan sağlayan bir ''söylem'' olduğunu anlatmak zorunda kalıyoruz.

 

Mağdur suçlayıcıların en yaygın birinci argümanı “Onun öyle biri olduğunu tahmin edemedin mi/bilmiyor muydun?”, ikinci argümanı ise “Böyle psikopat erkeklerden hoşlanıyorsunuz siz.” Öncelikle, kadınlar yalnızca tercih ettikleri erkekler tarafından değil, tercih etmedikleri ve hatta hiç tanımadıkları erkekler tarafından da öldürülüyorlar. Buna rağmen tanıdığı ve tercih ettiği bir erkek tarafından öldürülen hiçbir kadın, öldürülmeyi hak etmiş de değil, kendi ölümünün suçlusu da değil. Fakat bu konu, bu argümanların doğru veya yanlış olmasının da ötesinde, bir söylem problemi. İşte bu yüzden bir an önce terk edilmesi gereken hatalı bir davranış.

 

Kadınların öldürülmesinin tek sebebi var: erkek hegemonyası. Bunun dışında bir sebebin, bir kadının öldürülmesine bahane olarak gösterilmesiyle yapılan bu mağdur suçlayıcılık, dikkati katilden ve erkeğin katil olmasına sebep olan ortamdan başka bir tarafa yöneltiyor. Kadın cinayetlerinin sona ermesi için de bu dikkatin hiçbir zaman katilden ve katilin arkasına aldığı sebeplerden başka bir yöne kaymaması gerekiyor. Çünkü kadınların öldürülmesine erkek hegemonyasından başka bir sebep üretmeye çalışıldıkça bu hegemonyanın yıkılması zorlaşıyor. Hatta hatanın kadınlara yüklenmesi sebebiyle yıkılmamakla kalmayıp bir de güçleniyor.

 

Kadınlar, her günü kendilerini korumak zorunda kalarak ve her türlü ihtimali düşünüp önlemler alarak geçiriyorlar. Bu sebeple kadınlara nasıl kadın olunur dersi vermeye çalışılmasının hiçbir anlamı yok. Eğer bir şey için mücadele edecekseniz kadınların hangi zamanlarda nerede olup nerede olmaması gerektiği, kimlerle görüşüp kimlerle görüşmemesi gerektiği konusunda onları eğitme çabası içine girmektense kadınların nerede ve ne zaman, kimle olurlarsa olsunlar zarar görmeyecekleri bir dünya inşa etme çabasına katılmanızın, çok daha faydalı bir mücadele alanı olacağını düşünüyorum. Tabii eğer amacınız gerçekten kadınların zarar görmemesiyse.

 

Kadınlara ''Onunla olma bununla ol, erkeklerin niyetini yüzünden tanı böylece zarar görmezsin'' gibi dersler vermeye çalışmanızın, sistemin kendisini değil de sistem tarafından mağdur edilenin değiştirilmesi yönündeki çabanızın eleştiri alıyor olması, sizin gerçekçi bir insan olup da sizi eleştirenlerin gerçeklikten uzak insanlar olmalarından kaynaklanmıyor. Kadın cinayetlerinin önüne geçecek olan şeyin erkeklerin vicdanı, ne kadar iyi insanlar oldukları gibi değişkenler olmasını beklemiyor ve istemiyoruz. İnsan hakları çerçevesinde, yasalarla belirlenmiş politik bir zeminden başlayarak eğitimden ve kültürden geçen bir yolla şekillenmiş bir değişim bekliyoruz. Bunun açıklaması şudur: Hiçbir erkeğin niyetini okumak, hiçbir erkekten kendimizi korumak zorunda değiliz. Bunu yapmadığımızda suçlu olmayacağız. Biz normal insanlar olarak, normal insanlar gibi yaşama hakkına sahibiz. Bizler, yanlış erkek arkadaş seçimlerimizden dolayı öldürülmüyoruz. Politikadan dine, gelenekten kültüre, aileden okula, iş hayatından sokağa kadar sınırsız ve kontrolsüz bir şekilde geliştirilen erkek hegemonyasının kurbanları ve buna karşı çıkan mücadeleciler olarak bizler, doğumumuzdan itibaren hapsedildiğimiz bu cehennemde yaşamak zorunda bırakıldığımız için katlediliyoruz. Kadınlar reddettikleri, hiç tanımadıkları veya şikayetçi oldukları fakat hakkında hiçbir işlem yapılmayan erkekler tarafından, dışarıdan bakıldığında makul bir hayat yaşıyor gibi göründükleri eşleri tarafından her gün şiddete uğruyor, öldürülüyorken bir kadının tercih ettiği erkek tarafından katledilmiş olmasını parmağınızla işaret edip mağduru suçlamanızın, kadınların giydiği kıyafet veya dışarıda olduğu saat yüzünden öldürülebileceğini savunan düşüncelerden hiçbir farkı bulunmamaktadır. Çünkü bu noktada önemli olan, ürettiğiniz bu söylemin arkasında hangi haklı sebeplerin bulunduğu değil, ürettiğiniz bu söylemin bundan sonra hangi vakaların dayanağı haline gelebileceği tehlikesidir. Bu yüzden de kadınları eğiterek onları korumak kılıfına soktuğunuz ve bu şekilde ortaya attığınız mağdur suçlayıcı tavır, kadın cinayetlerinin artmasına sebep olmakla beraber bu cinayetlerin asıl sebebi olan ataerkinin suçlanmasına, dolayısıyla da gerçek faillerin cezalandırılmasına engel olmaktadır/olacaktır.

 

‘’Bu erkekle birlikte olan kadın öldürülebileceğini tahmin etmiyor mu?’’ şeklindeki eleştiriye hiç kimse ‘’Hayır, bu erkek kesinlikle tercih edilmesi gereken bir erkek.’’ şeklinde karşılık vermiyor. Mağdur suçlayanlara anlatılmaya çalışılan şey, o erkeğin katil olma potansiyeli taşımadığı değil; hangi erkeğin katil olma potansiyeli taşıyıp taşımadığını tahmin ve tahlil etme çabası içine girmek zorunda kalmayacağımız bir toplum inşa etme mücadelesine katkı sağlamanın, asıl çözüm olduğu. Bu inşa sürecine katkı sağlamak yerine öldürülen kadınları suçlamak, katile veya zaten sistem tarafından katil olma ihtimali en ufak bir şekilde engellenmeyen hatta beslenen potansiyel katillere ‘’Eğer bunu yaparsan bu senin suçun olmayacak, seni tercih etmek o kadının suçuydu, bunu öngörmesi gerekirdi ama görmedi. Yeterince sebebin varsa bunu yapabilirsin.’’ mantığıyla bir alan açmaktadır. Kadınlara akıl vererek iyi bir şey yaptığınızı sanırken aslında çok tehlikeli bir bağlama çok tehlikeli bir söylem üretiyorsunuz. Eğer etrafınızda size mağdur suçlayıcılık yapmamanız gerektiğini söyleyen biri varsa bilin ki gerçeklerden uzak bir hayat yaşamıyor, var olan problemi hatalı bir noktasından sürekli dile getirerek onu tekrar tekrar üretmek yerine asıl probleme odaklanmak ve var olanı değiştirmek istiyor. Mağdur suçlayıcılık ise gerçekçilik veya çözüm önerisi olmuyor, kadın cinayetlerinin artmasında bir katalizör görevi görüyor. Niyeti zaten baştan kötü olanlar ise mağduru suçlamaya devam edecek, mağduru suçlayanların etrafına toplanıp bu söylemi destekleyecek. Çünkü yeniden yaratmakta olduğu alanın varlığının sürdürülmesini istiyor.


''Bu kadın, bu erkeğin tehlikeli olduğunu anlayıp ondan uzaklaşsaydı yaşamaya devam edecekti, kadınların bunu öğrenip kendilerini koruması lazım.'' şeklindeki sözde iyi niyetli fikrinizi yeniden yazalım: Bizler her konuda kadınları suçlamaya devam etmek yerine ataerkiden beslenen erkek hegemonyasını yıkabilmiş olsaydık veya en azından dönüştürüyor olsaydık bu erkek kendinde bir kadını öldürme hakkını bulmamış olurdu ve kadın; nerede, ne zaman, kiminle olursa olsun yaşamaya devam ederdi. Çünkü biliyoruz ki problemin kaynağı kadın değildi. Problemin kaynağı bir erkekti ve o kadın yerine hiç tanımadığı bir kadını da öldürebilecek bir insandı. Bu yüzden kadının değil, erkeğin eğitilmesi veya sınırlandırılması gerekirdi. Bunun için de ataerkil toplum düzeninin değiştirilmesi gerekiyor. Dikkati asıl suçluya yönlendirirsek gerçek çözüme de ulaşabiliriz.