"Kendi başımızayız. Bu da insana kendini ya yalnız ya da güçlü hissettirir. Doğduğunda ya şanslısındır ya da değilsindir. Bu bir piyangodur. Ya işin zordur ya da her şey çok kolaydır. Ama sonrasında her şey sana bağlıdır. Bir paket sigara içersem veya bir kutu biftek konservesi aşırırsam umursayacak kimse yok. Tek başımayım ve neyin doğru, neyin yanlış olduğunu biliyorum. Bu kasabada kimse bana iş vermez, dolayısıyla elimden geldiğince işleri yoluna koymak zorundayım. Konuşup yürümeye başladığın anda, kendi şansını da yaratmaya başlıyorsun."

"Bu dünyayla ilgili hiçbir halt anlamıyordum: İnsanlarla ilgili, neyi neden yaptıklarıyla ilgili. Daha fazlasını öğrendikçe, daha fazlası ortaya çıktıkça, daha da az anlıyordum."

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Hayat bir piyangodur: Şanslı olan kazanır, şanssızlar ise Tanrı’nın Unutulan Çocukları’dır...

“Pencereme gelmişti. Nedenini bilmiyorum ama gelmişti işte.
Belki başı dertteydi.
Belki de gidecek başka yeri yoktu…”

Sıcak bir yaz gecesi beklenmeyen bir misafirin penceresini tıklatmasıyla Charlie’nin sıradan hayatı tamamen değişir çünkü toplum dışına itilmiş tuhaf misafirin kimseye söylemediği bir sırrı vardır.

Yaşamları, hayata bakışları ve imkânlarıyla birbirinin zıttı gibi görünen bu iki çocuk toplumun duyarsızlıklarına, önyargılarına, bağnazlıklarına karşı duran büyük bir dostluğun da başkahramanlarıdır. Bu küçük bedenler için hayat bir daha eskisi gibi olmayacaktır.

Okuruna önemli sorular soran, genç-yetişkin herkesin tanışması gereken, güçlü bir roman. Çocukluğun saf masumiyetine sımsıkı sarılan bu kahramanlar kimseyi hayal kırıklığına uğratmayacak!