Anlatmalıyım; uçan kuşlara, kara sevdalara ve nice ağaçlara. Gücüm terk etmeden bedenimi, anlatmalıyım olan biteni. İnce kesiklerle başlayıp kaybolan vücudumu, ağrılarla büyüyen ruhumu anlatmalıyım.
Her şey bir çizikle başladı. Yüzeysel bir kesik. Kanım aktı sol tarafımdan bacaklarıma, büyüdüm.
Gitgide büyüyen bir tufan, bir kasırgaydı acım. Susmak, kelimelerle yordu boğazımı, konuşamadım. Bir bir nefes boruma takıldılar, kesikler attılar. Yetmedi, midemi bulandırdılar. Ardından, dünyayı kustum ağzımdan. Şimdi ise düşündüklerim beni korkutuyor. Frenleri patlamış bir tır gibi, uçurumun kenarında son sürat ilerliyorum.
Benim bir sonum yok.
Bir ümidim, hayalim yok.
Anlatmalıyım ki bilesiniz her şeyi, içimdekileri, korkunç düşünceleri.
Izdırap dolu gecelerim var ellerini boğazımdan çekmeyen. Pişmanlıklarım, her gece ölüşlerim var.
İşte ben böyle bir kadınım.
Ruhum acıyor benim, beni ben yapan ne varsa bir bir toprağımın altına gömüyorum. Gözyaşlarım akan seller oluyor, can oluyor topraklarıma.
Tarifi imkansız bir acı bu, ruhumu cüzzam gibi yavaş yavaş kemiren bir yara. Her gün, her saat ve her dakika… Bir bataklığın içinde son kalan gücümle çırpınıyorum.
Bir gün gücüm bitecek ve dalacağım sonsuzluğa.
İşte o zaman, o zaman dirilecek öldürdüğüm ne varsa. O zaman dinecek fırtına. Açacak yeryüzündeki son çiçek.
Ve ben, bu dünyadan hiç geçmemiş olacağım.
Şayet bunu bilmenizi isterim;
Beni ben değil, sizler yarattınız. Ben artık unutmak istiyorum. Her şeyi. Özellikle de kendimi.