Allah'ım, sağ işaret parmağımın tırnağı sürekli kırılıyor. Bu konuda bir şeyler yapamaz mısın? Ben bulaşık yıkamaya devam etsem, her kapağı açmaya çalışırken tırnağımı kullansam ve hiç kırılmasa olmaz mı?


Tevekkül böyle bir şey işte.


Bir karınca kadar yük taşıyamadan bir karınca boyutunda kaldım. Bir kuyunun dibinde, dibi mi bilmeden, taşlardan birine tutunmuş hâlde ışığa ilerlemeye çalışıyorum. İnanılmaz diyorum kendi kendime, inanılmaz. Karınca boyunda ama karınca değilim, beni çiğ çiğ yerler bu miniklikle, ne yapacağım, insan kollarımla on bacaklı karıncayla nasıl mücadele edebilirim? Üstelik yakından korkutucular, bir fotoğrafta görmüştüm. Yukardan bakınca sevimli görünüyorlardı ama yakından, eyvah eyvah. Bir koloninin eline düşmeme bakar, kış hazırlığı oluveririm vallahi. Hem kaç bacaklı onlar?


Kim olabilir kim olabilir, kim benim kadar şanssız olabilir? Mahpus damı desen değil, balta girmemiş orman değil, bermuda şeytan üçgeni değil, bir kuyunun dibi. Az sonra Yusuf'u da atarlarsa ona her şeyi anlatırım. İşin içine hile karıştırır karınca cehennemini boylarım.


Ben bu boyla ne yapacağım ki, evin yolu çok uzundur şimdi, yeni aldığım pantolon nasıl olur ki artık, o da küçüldü mü acaba? Çok beğenmiştim, içim de cız etmişti alırken, epey pahalıydı, annem geri verse bari. Çalışma masamın sağ çekmecesinde etiketi duruyor, nolur n'olmaz, belki pişman olurum diye koydum kenara, aklıma küçüleceğim gelmemişti.


Bir anda oldu her şey, bir anda dank etti her şey kafama, bir anda yaratıldı yaratılmış olan ve herhalde bir anda lanetlenip böcek kadar oldum ben. İnsanları böcek gibi gördüğümden midir nedir? Bir anda buldum kendimi kuyuda.


Oysa hayatı çekilebilir buluyordum, şimdi çekmeye gücüm yetmez. Oysa hayatı yaşanabilir buluyordum, şimdi yaşanabilir kılan hiçbir şeye ulaşamam.


Kaçmak istedim, istemez olur muyum, her şeyi unutup deniz kenarında uyanmak istedim, yanlış suyu mu diledim? Kuyu nemli, başımı ağrıttı. Bilmediğim her şeyi bana öğretecek bir karınca lazım bana ama onlar bu kadar nemde yaşarlar mı, bilmiyorum, hiç görmedim ki onlardan.


Belki bir kuyu değil bura, belki bir uçurum, belki bir çukur. Bir karınca kadar mıyım, bir insan kadar mı? Neredeyim, buralara nereden geldim? Dönersem eğer hatırlayacaklar mı beni? Çünkü ben unutmak istemiş miydim neydi, çünkü her şey geçsin istemiş miydim neydi, çünkü?


İşte şimdi her şeyi unuttum, bir anda salyangoz gibi kabuk buldum. İçine kıvrıldım, bu nemli ve karanlık hayatı kabullendim. Ve hikayenin sonunda tutunduğum taşı yaşanabilir bulmaya başladım, zaten sadece onu çekebilirdim.