Dünya üzerindeki bütün sistemler insan mutluluğunu sömürmek için kurulmuşken her şeye rağmen mutlu olmak insanlığa atabileceğimiz en büyük kazıktır bence. Bu düşünceye birkaç gün önce Oğuz Atay'ın Tehlikeli Oyunlar eserini okumaya başladığımda vardım. Daha doğrusu mutluluk olgusunu düşündüm. Sorguladım. Merak ettim. 


"Bizim derdimiz hayatla insanlarla değil." demeyin lütfen. Çok kişi bunu düşünmez ama düşünen vardır elbette ki. Çünkü hayatı zorlaştıran, insanlar. Ya da bizi hayatın zor olduğuna inandıranlar. Ne biliyoruz? Ne var elimizde hayata dair veri olarak? Benim pek bir şey yok gibi. O zaman beraber düşünelim. Konumuz: Mutluluk. 

Mutluluk nedir, ne değildir? Nasıl mutlu olunur?


Hayalimiz olan kariyeri elde edince mi? Ekonomik özgürlüğü kazanınca mı? Sevdiğimiz kişiyle hayatımızı birleştirince mi? Hayalimiz olan o arabayı aldığımızda ya da o seyahate çıkınca mı mutlu oluyoruz? Mutluluğun ölçütünü elimizde olmayan uzak bir zamana erteleyerek mutluluğu beklemek bizim tercihimiz mi? İşte kilit mesele bu. Mutluluğu elimizde olmayan bir zamanda saklamak. Bunun altında ne yatıyor olabilir? İnsanlar neden mutluluğu uzak bir zamanda saklama eğilimi gösteriyorlar? 


Kendimizi buna değer görmediğimizden mi?

Ya da böyle öğrendiğimiz için mi? 

Ya da bir şeyler tarafından dayatılan bir mutsuzluk mu söz konusu?


Bakıyorum, herkesin öyle böyle bir hedefi var. Ne kadar güzel, amaçlarla kaplı zihinler. Amaçlarımıza ulaşmaya çalışırken biz nelerden vazgeçiyoruz? Bir şeyler yapabilmek için başka şeylerden vazgeçmek zorunda mıyız? Düşündüğüm şey tam olarak bu. Hedefler doğrultusunda bir yaşam sürüyoruz. Bir amacımız, hedefimiz var ve bu hedef bir şekilde mutluluk kaynağımız oluyor. Bu hedefe ulaşmak için vazgeçmemiz gereken şeyler, daha doğrusu vazgeçmemizin beklendiği şeylerden neden vazgeçiyoruz? İyi bir kariyer hayali kuran X kişisinden bahsedelim. İyi bir kariyer için ondan beklenilen ne? Çok çalışmak. Peki çok çalışmak için ne yapmak gerekir? Zamandan çalmak. Zamanından çalıp çalışarak iyi bir kariyere ulaşan bireyimiz, çok çalışarak geçirdiği zaman için pişman olmayacak mı? Gerçekten istediği şey mutlu olmak mı, başarılı olmak mı? Bir insan hem mutlu hem başarılı olamaz mı? Bazıları mutluluğun başarıyı getirdiğini düşünüyor. Bunun sonunu yönlendirildiğimize bağlayabilir miyiz? Mutluluk ile ilgili sosyal medya hesaplarımızda, medyada, dizilerde, filmlerde, kitaplarda, öğretilen her şey ya da öğrendiğimizi sandığımız şeylerde başkalarının bizi yönlendirmesi olabilir mi? Bu birey başarılı olunca mutlu olacağına inanıyor olabilir mi? Yani amacı başarılı olmak mı, mutlu olmak mı? Ben de bilmiyorum, sadece düşündürüyor ama cevaba ulaştırmıyor bu sorular. 


Konumuza geri dönelim. Mutluluk demiştik, araba almak bizi gerçekten mutlu edecek olan şey mi? Ya da seyahate çıkınca bütün problemler yok mu olmuş oluyor? Hedefinizdeki kariyere ulaştığınızda ortalama kaç yaşında olacaksınız, o hedef için nelerden vazgeçmiş olacaksınız? Ailenizle ne kadar vakit geçiriyorsunuz? Kendinizle, arkadaşlarınızla ya da sevgilinizle? Ekonomi, eğitim, sağlık, hukuk, toplumsal problemler, adaletsizlik, siyaset, politikadan oluşan ve insanlığı içine çekmiş koca bir mutsuzluk ağı var. Bu ağa aklınıza gelen her şeyi ekleyebilirsiniz. İşte bu insanlık tarafından mutluluğa savaş açmış ağdan sağ çıkmak mümkün mü? Elbette mümkün. Sadece şu üç soruyu düşünmek gerek: 


Neyim?

Ne yapmalıyım? 

Ne yapıyorum?


Ve sizi mutsuz etmek isteyen sistem sizden çok mu akıllı? Sizi ev, araba aldığınızda mutlu olacağınıza inandıran sisteme hak vermeli ve öyle mi devam etmeli yoksa denizin maviliği ve gökyüzünün sonsuzluğu mutlu olmaya yeterli sebepler mi? Elbette sistem bizden daha akıllı. Akıllı olduğu için insanlar mutlu olup olmadıklarını sorguluyor. (En azından arada sorguluyorsunuz değil mi?)

Ama mutlu olmak için akıllı olmaya gerek yoktur. Aptallar akıllılardan çok daha iyi mutlu olabilirler.


En önemli ve kilit soruyu sona sakladım. Yanıtları merak ediyorum, yorum kısmına belirtirseniz çok memnun olurum. 

Sizce mutluluk olgusu gerçek mi? Yani mutluluk diye bir şey var mı yoksa insan uydurması mı?

Ya da mutsuzluk birileri ya da bir şeyler tarafından dayatılmış ve bizlerin buna inandırıldığı bir olgu mu?