Haberin kendisi: Almanya’nın Karlsruhe kentinde bulunan Federal Anayasa Mahkemesi, Müslümanların kurban edilen hayvanları kendi inanışlarına göre uyuşturmadan kesilebileceğine hükmetti.
Hessen eyaletinin Asslar kentinde kasap olan Türk vatandaşı Rüstem Altınküpe İslam dininin öngördüğü gibi hayvanları uyuşturmadan kesmek için özel izin istemişti. Hayvanları uyuşturmadan kesmek için özel izin isteyen Rüstem Altınküpe de karardan duyduğu memnuniyeti dile getirerek "Böylece Almanya’daki en büyük sorunlardan biri çözülmüş oldu." dedi.
Haberin yorumu: Almanya’da yaşayan sevgili Müslüman göçmen gardaşlar, bir konuda dikkatinizi çekmek istiyorum, şöyle ki çıkan bu karar ile sokak ortasında (ya da kenarında), arka bahçenizde (ya da ön bahçenizde), ormanlık alanlarda, banyo küvetinde, boş arsalarda, inşaat alanlarında, Allah’a daha yakın olabilmek için oturduğunuz apartmanın 10. katında, işyeriniz vs. vb. alanlarda kurban kesmeyi serbest bırakmadı. Bu karar ile sadece kasaplık belgesi olanların kasaphanede ya da mezbahada kesim yapmasına izin verilmiştir.
Bu haberin bana hatırlattıkları: Sılada bayram sabahları yapılan sohbetlerde; aaah ah, o eski bayramlar ne güzeldi, şimdikilerde bayram mı ya!
Keten pantolonlarımızı annemiz arife gecesinden yataklarımızın altına koyardı ki bayram sabahları jilet gibi olsunlar diye… Babamızın yeni aldığı naylon pabuçlarımızla koyun koyuna yatardık. İşte bu ve benzer birçok güzel hatıralar anlatılarak eski günler anılır.
Peki ama gurbette yani Almanya’da kurban bayramları nasıl olurdu?
Bir gün hiç unutmam, babam beni ve küçük kardeşim Hasan`ı bayram sabahı saat şöyle üç dört gibi uyandırdı…
—Kalkın lan eşek sıpaları! Daha bir ton işimiz var. Bu ne yatması?
—Was is los baba ya? (1)
—Ulan ırzı kırık, ben sana kaç defa dedim babayla gavurca konuşulmaz deyi ha? Haydi bir Yerini kırmadan kardeşini de uyandır, gel. Çabuk olun ama bak, sizi kapının ağzında bekliyorum.
—Hasan kalk olum haydi.
—Ne var abi ya?
—Ne olacak oğlum ya? Babamın yıllık kan görme krizi gelmiş. Yani senin anlayacağın Cabbaroğlu ailesi olarak yıllık katliamımızı yapacağız.
—Ben gelmezsem?
—Hee, sen gelme de! Sonra o tüm yükü ben taşıyayım. Yok öyle, geleceksin hem bizim moruk senin de gelmeni istedi.
—Tamam gelirim ama bu sene koyun böğürmesin diye bagaja sen girersin.
—Eğer sen biraz daha pazarlık edecek olursan bagajda girmene gerek kalmayacak çünkü babam koyun yerine seni kesecek…
10 kat aşağısı kapı önü:
—Nerede kaldınız lan?
—Geldik baba ya!
—Tamam, haydi sallanmayın da arabaya binin.
Arabada:
—Şu İsmail’in yazdığı adrese bakın bakalım, nerede olduğunu biliyor musunuz?
—Bakayım. Aaa, bu fussball plaztın yanındaki wald ya? (2)
—Bana bak lan, sana ben az önce babayla gavurca konuşulmayacak deyi tembihlemedim mi? Şimdi beni zıvanadan çıkarmadan adam gibi oku şu adresi.
—Kızma baba ya! Futbol sahasının yanındaki ormanlık alanı tarif etmiş.
Ormanda:
—Abi, baba bakın, İsmail abi orada.
—Oo Memet abi, nasılsın?
—Ne olsun be İsmail'im? Eyi diyelim, eyi olsun.
—Valla senin oğlanlar da kocaman adam olmuşlar.
—İsmail gardaş, hele sen bizim sıpaları bırak da bizim emanet nerede? Onu söyle.
—Bu ne acele ya Memet abi? Aha bak, orada, minibüsün içinde.
—Acele olma mı İsmail gardaş! Sen bilmiyorsun, benim alt kattaki Alaman komşu geçen sene az kalsın yakalıyordu bizi valla, bu sene herifçinin oğlu uyanmadan biz şu emaneti eve götürelim.
—Tamam abi, hemen… Ali oğlum o sırtı boyalı olanı çıkar da Memet emmine verelim
—Kaç para demiştik İsmail?
Arabada:
—Çocuklar dikkat edin, hayvanı görecekler!
—Olur, baba! Dikkat ederiz.
—Bu ne lan, ne yaptın hayvana? Baba bak, senin akıllı oğlun hayvancağızın kulaklarını düğümlemiş.
—Eşek sıpaları, oynamayın şu mübarek hayvanla!
—Ya baba biz neden bunu mezbahada kestirmiyoruz?
—Oğlum ben size geçen yıl anlatmıştım ya! Unuttunuz, değil mi? Yasak oğlum, yasak. Bıçakla kesmek yasak ama tabii ki unutursunuz bu gavur ellerinde ama az kaldı, hele ben şu yirmi bin kaymeyi tamamlayayım, sonra Allah’ın izniyle bir dakika burada durmak yok bize, doğru köye!
—Ja bestimmt! Wenn ein fisch es schafft, auf einen baum zu kelettern, dann ok... Oyyy anam yandıım! (3)
—Ne vuruyorsun baba ya?
—Sus gavurun dölü, ben sana benim yanımda gavurca konuşma demedim mi ha? Eğer bir daha Alamanaca konuş, o zaman Allah yarattı demem, tüm kemiklerini kırarım…
Apartmanın Girişi:
—Sen hayvanın ağzını sıkıca bağla.
Hasan oğlum, sen de sağlam tut… Haydi hayırlısı!
—Yavaş lan, yavaş ses etmeyin, duyacaklar şimdi...
—Bakın, az kaldı. Ha gayret…
—Oy anama, oyy... Öldüm ulan, koyun koyun değil sanki camız yavrusu.
Evde:
—Hanım, küveti temizlediniz mi?
—He bey, vallahi sabunla üç su yaptık, etrafa da kan sıçrar deyi eski çarşafları serdik.
—Eyi eyi, haydi kimseler fark etmeden bitirelim şu işi.
—Kızım Nazan, mutfakta dünden hazırladığım bıçaklar olacak; haydi onları getir bana.
—Bu ne yaaa! Baba sen bu küveti niye söktün ki?
—Gördün mü hanım? Çocukları işte böyle gavur ellerinde okula mokula gönderirsen bunlar da böyle kıblenin ne olduğunu bilmezler ve sen dürzü kılıklı, eğer o Alamanca türkülerin yerine açıp iki sayfa din bilgisi okusaydın kıblenin ne olduğunu bilirdin.
—Tamam, haydi bu kadar gevezelik yeter, bakın gün ağarmaya yüz tuttu, bir an önce şu lalet Alaman kalkmadan bitirelim şu işi.
Banyoda:
—Sağlam tutun, kesiyorum.
—Ya Allah bismillah!
—Meee meee böğğğğğğğğğğ!
—Debelenme lan, mundar olacaksın!
—Bööööööğ böööööööööööğğğğğğ!
—Sıkı tutun laaa!
—Lan, aman kaçıyor!
—Koşun, yakalayın!
—Bey salona kaçtı, salona girdi, amanıııııın gördün mü bey? Ortalık kan revan içinde kaldı, battı yepyeni halı.
—Böööööööööğğ Bööööööğ!
—Lan avrat sus şimdi, yoksa başlarım senin halından haa.
—Koşun la ipi getirin, yakalayalım…
—Lan, aman televizyon!
Şangggırttt!
—Abovv! Televizyon gitti...
Zırrrrrr Zırrrrrr
Küt küt küt
—Herr Kaya öffnen Sie die verdammte Türe. Ich weiß genau, was Sie da drinnen machen. Übrigens, ich habe bereits die Polizei angerufen. Die können jeden Moment hier sein. (4)
Da di da di da di da di dadi da di
Ah ah! O eski bayramlar ne güzeldi! Fakat artık böyle güzel! Bayramlar yaşanmıyor… Eh, artık bu kadardan sonra Kurban Bayramı'nı artık eskisi gibi kutlayabiliriz!
(1)=Ne oluyor?
(2)= Futbol sahasının yanındaki orman.
(3)= Elbette, eğer balık bir ağaca çıkmayı başardıktan sonra tamam.
(4)= Bay kaya açın şu lanet kapıyı, içeride tam olarak ne yaptığınızı biliyorum, ayrıca polisi de aradım, her an gelebilirler.
Mısra Ergök
2021-11-06T08:06:11+03:00Okurken yer yer güldüm, çok keyifliydi. Kaleminize sağlık. :)
Hilmi Bedrioğlu
2021-11-06T00:06:26+03:00Keyifli bir üslubunuz var. Çok zevk aldım okurken. Yenilerini de bekliyor olacağım. Sevgilerle...
Server Fethi
2021-11-05T23:55:07+03:00Sevdim bu öyküyü. :) Ellerinize sağlık.