Dedem, kat karşılığı rüzgarı müteahhide sattı, birbirine girdi annemin kabarık saçları. 


Dönüyorum. Bir evim var benim. Penceresi yok fakat içeri güneş giriyor, hissediyorum. Tam döndüğüm yere vuruyor. Ben hiç üşümem, güneş ısıtıyor. Kışın yerler çok soğuk. Dönüyorum, sobam yok. Ayaklarım çok soğuk. Ben hiç üşümem. Sobalar bana güzel şeyler hatırlatmıyor. Çocukluğumu hatırlıyorum. Annem, derli toplu bir kadındı. Annem, çok üzgündü. Annem üzgün değildi; doğduğum an gördüm, bana hiç gülümsemedi. Annem hiç üzgün bir kadın olmadı, mizacı böyleydi. Babam, annemi çok sever. Babam, anneme ne zaman öyle baksa annemin mizacı hep böyleydi. Annem üzgün değildi; onun mizacı böyleydi, babam öyle söylemişti. Çocukluğum çok güzeldi. 


Günlerden salıydı. Annem, babama, meyve almak için pazara gideceğini söyledi. O gün pazara hiç uğramadık. 


Perdenin arkasından onları izliyordum. Annem, Leyla ablanın baldırlarına uzanmıştı. "Rüzgar..." dedi Leyla abla, "Şu saçlarına bir bak! Yaz ayındayız, havada yaprak kıpırdamıyor. Nasıl oluyor da saçların bir şekilde birbirine girmeyi başarıyor?" Gülüyor annem. "Koştuğumdan... Bak, ben... Ben kendi rüzgarımı oluşturabilirim sana koşarken." Leyla ablanın saçlarındaki elini alıp sol memesine götürüyor. "Yaprak kıpırdamadığına emin misin?" Annemin kalbi orada, sanki Leyla abla, annemi oradan tüketiyor. Zamanında ben de yapmıştım, o memeden süt emmiştim. Aynı şey mi? Değildir mutlaka fakat aynı yerdir. Tek farkla, ben üstünden tükettim, o altından... Leyla ablanın eli, tekrar annemin saçlarında... Parmaklarıyla annemin saçlarını tarıyor. Annem, saçlarına dokunulmasını pek sevmez. Leyla abla, bir istisna. Annem, Leyla ablada her şeyi seviyor. Sanki ben de Leyla ablaya benzesem beni de sevecek. Beni herkes anneme benzetir. Saçlarım kabarıktır, burnum kemerli, yuvarlak bir suratım var, gözlerim çukurda, dudaklarım renksiz, boyum kısa... Çirkinim. Annem çok güzel bir kadın. Annem, Leyla ablanın yanında daha da güzel görünüyor. Her salı onun yanına giderken özenle hazırlanıyor. Leyla abla, annemin saçlarını elleriyle taramaya devam ediyor. Ben perdenin içindeyim. Dönüyorum, perde bana dolanıyor. En sevdiğim oyun bu benim. Evde annem izin vermiyor fakat Leyla abla öyle değil, o, ben ne yapmak istesem kabul ediyor. Anneme benziyorum ya, beni çok seviyor. O annemin her şeyini çok seviyor. Beni bile... Ben dönerken, perde bana dolanırken perdenin ardından onları izlemeye devam ediyorum. Annem, bana doğru bakıyor, "Düşsün istiyordum, hayatımın tam orta yerine düştü," diyor. "Bakma sabiye öyle. Şimdi canına bir şey gelse bak bakalım yokluğunu nasıl hissediyorsun." "Hissetmem, kaç çocuk düşürdüm ben. Hepsini de bile isteye... Ne inatçı bu, tutundu bana kaldı ya... Bana kalsa yine bir yolunu bulur doğurmazdım. Kimseye hissettirmeden... Ama işte babası öğrenince... Kendisi yetmiyormuş gibi!" Annem, beni sevmiyor. Leyla abla, annemin saçlarından ellerini çekiyor. "Onları suçlamayı bırak. Biz zaten olamazdık Rüzgar." Annem doğruluyor. "Doğru," diyor. 


Eve dönerken annem, meyve almak için manava uğruyor. Mahalle pazarında bir tek salı günleri meyve satılmadığını babam da biliyor.


Dönmeye devam ediyorum. Ben Leyla, adaşımı, salı günlerinden tanıyorum. Kendimi, annemden... Babam müteahhit, annem yas hanımı. Babam, annemi çok sever. Aşk evliliği onlarınki. Babam, annemi çok sever. Ben de aşk çocuğuyum. Babam müteahhit, dedemden istemiş annemi. Dedem vermiş gitmiş. Annem, dedemi hiç sevmez, nedenini bilmem. Bir günah nasıl anlatılır, onu da... Ama annem biliyor, günahı o yaşamış. Ne yani, suç şimdi benim mi? Hatam ne? Düşeceğim yeri bilememek mi? Ben bilmem. Bir günaha nasıl düşülür, onu da... Annem biliyor, o, tam ortasına düşmüş. Ben de onun hayatının tam ortasına... Zaten hiçbir zaman düşeceğim yeri de bilemedim. En olmayacak yerleri ben, işte ben kendim seçtim! Bana annemden miras bu. Zamanında o da yapmış. Hiç olmayacak yerlerden en olmayacak yerlere... O bir de kalbini korumayı hiç bilmezmiş. 


Babam, annemi çok sever. Adaşımı salı günlerinden tanıyorum, her salı eriyip bitmesinden. Kendimi annemden tanıyorum, bir salı ölüp gitmesinden... Dönüyorum. Benim yanıma Allah hiç uğramadı, bundan, sınanmadığım her aşkı küçümsemem. Annem, benim yüzümden öldü. O kızın baldırlarına göz süzdüğümde ben de annem yüzünden öldüm. Babam, annemi çok sever. Annem, dedemi hiç sevmez. 


Dönüyorum.


Cinayetleri ilk ne zaman seri hale getirdin bildiklerini anladığımdan beri peki biliyorlar mıydı neyi biliyorlar mıydı. dedin ya anlamışsın. anlamadım ben bir şey. cinayetler diyordun cinayetleri ilk ne... benim yanıma allah hiç uğramadı. rüzgar, rüzgar esiyor saçlarım yine birbirine girdi. alışkın değil ellerim bugün salı pazarı var. eve giderken meyve alayım cinayetler ilk ne zaman... allah canımı alsın da kurtulayım dedem rüzgarı kat karşılığı müteahhide sattı. birbirine girdi annemin kabarık saçları kala kala bana miras kaldı annemin miras kavgası