Yılların geçmesi değil, artık anların arasında sıkışmışlık nefes aldırmıyor. Bir düzine dizeler buluyor, düzinesiz, nabızsız gidip gelmelerin sonu bu olacak derken affına sebep bulamıyorum. Bir canlı olmaktan kaçmadan gelişine bir şutla kaçırıyoruz tüm kaleleri. Skora oynanan oyunda güzel pas peşindeki yedek oyuncu olmanın demindeyim. Sadece uzanmak bir mavi kıyısına... o nefes aldıracak gibi geliyor, geliyor işte. Geliyor ve gidiyor fiilin fiile yüklenmediği zamanda. Ve işte o anlar birden gecede beliren bir ışık hüzmesi ile aralanıyor. Olabildiğine parlak bir atî fırlıyor geçmiş boğulmalarında. Bu nasıl bir hal, demeye kalmadan frensiz bir yaşamak biniyor, nöronlar işlevsiz. Kardeşim acısız dakikalar buldum, diye dile vardırılmayan cümleler yutakta. Sanırsın Ilgaz Dağları'nda kanayan burun kendinden Emin burnu. Ve kardeşim hakkın sonuna kadar bu nefes alışverişi hayatta, çift yürek varmışcasına soluklanmak. Ev salınıyor yüreğine, misafir değil gölgen o hem de gecende.

Güneşe gidecek şekilde,

Ya Rabb dedirtecek

burcunda tek hecede.


Leyli.