Sınıflarca okulluk bir durum söz konusu okulumuzda. Ben deniz sınıflar bölümündeyim, sınıflar dediysem de tabi hepsinde değil benim bulunduğum bölüm sınıf lar eki yok. okulun sınıflar bölümü yine kendi içinde alfabetik ve matema’tik bir ayrışma ile ayrılmakta, bu işlem yanyana sayılar ve alt alta harfler biçiminde yazılıp örneğin üç sayısının ve yumuşak ge harfinin birleştiği kutucuğa yani sınıfa 3ğ sınıfı denmesidir. uzunca ğğğ sınıfı! Böyle bir işlemden sonra halkça kaçıncı sınıfsın sorusunun harf hakkının yenmesine yolu açmaktadır. Bunu anlatmamın sebebi harf haklarının kutsallığını ve ciddiyetinin bendeki önemi ayrıca harf hakkının yendiğinin ilk hatta en bariz örneğidir. Zira bu sınıf atlana bilirliğini yada saydam bir kast gibi geçilebildiğini gösterir oysa ortada atlanan yada yatay geçiş yapılan bir oda söz konusu değil mevsimlik yahut yıllık kiralık bir oda biçimindedir ve buda onun harf niteliğinden de bahsedile bilirliğini göstermektedir. öğrenciler ise bundan mustarip olmayacak kadar yüzeysel. mevsim gittikçe bahar oluyor. bahara mevsim gitmediği gibi mevsimin hareket etmesi de söz konusu değil zaten. öğretmenlerce yoğun geçirilmeye çabalanan derslerin arasından, öğrenci sıfatlı kimseler sıvı yağ gibi derslerden arınmak meşguliyetinde . Benim için durum biraz ters, öğrenci olmakla beraber derslerin yoğun geçmesi, yoğun dedimse vıcık vıcık değil aktif olması tutuculuğumdayım. zira tutum bir sanat artık. tutumsuzluk kabul edile bilinemez bir solculuktu ve solculuk’ ta bir tutum olsa gerek tabi fakat solculuk suçla bağdaşabile bilinen bir durumdadır. Başka bir tutum taraftar gibi seçilmesi ve o tuttum’ culuk duygusu ile devam edilmesi lazım gelir tabi. Her an bu tutumunuz da sizi suçlu ve örgüt ve terörist ve hain ve alçak ve kâfir ve mayası bozuk gibi birden çok sıfata sahip edebilir. bu gibi durumlarda tutacak başka bir tutum bulmak zor oluyorsa da imkansız değil, hatta her an tutumlar arası dokunan mekiklerden yeni bir tutum doğup, o tutumun yeni tutucuları peydah edilebiliyor. Durumdan anlaşıldığı gibi dersimiz dil ve yanında kıçı kırık bir edebiyat. Kelimelerle verilen kavganın nihayetinde o kadarda ciddiye alınacak bir durumun olmadığını anlatan sayın Sarı Melike hoca, ırzına geçmiş bulunduğu dili nikahına alacakmışçasına sahiplenip seviyor bizden de aynısını umutsuzca bekliyor derken kapı çalıyor Sarı Melike hoca irkilip toparlanıyor dilsel nikah merasimini bir kenara bırakıp geeel diye bağırmış bulunuyor. Kapı açılır ve gökten bir zembil salıncakta inmiş bir melek görünür. Zembili okulun otopark bölümüne park etmiş ve doğruca sınıfa teşerrüf ediyor. Sınıf 20erkek ve 8 bayan ile adaletsiz bir dağılımda olduğundan irili ufaklı 20 erkeğin hepsi tek düze bir öfff çekiyor hatta iki bayan öğrenci de ne oluyor lan diye bakarak koruya katılıyor. Bu sırada sayın Sarı Melike hoca içeri gelen nöbetçi öğrenciden sınıfsal defteri alarak onu kovmak sürati ile gönderiyor. Yok-alma işlemi ile birlikte çalan zil ile sınıf düzeyinde bir arama başlatılarak bu nöbetçi öğrencinin nöbet hanesi aranıyor ve tez elden bulunuyor. Hemen ve sırayla on dakikalık teneffüsün geri kalan vaktinde sınıfın jönlerinden başlayarak bir lavabo gibi gidilen ve dönülen bir hal alıyor. Ortalık reddedilenler ve henüz gidemeyenlerle kaynıyor. Kimi üzgün haliyle kimi heyecanlı ama jönler tükendikçe umut katsayısı azalıyor derken bir dakikada iki teklif alan meleğimiz 14.teklifte beklenmedik şekilde bu ders sınıfınıza teşerrüf ederim tabi öğretmen izin verirse diye bir ferman bildiriyor. Sınıf bu sefer rap geri dönüp ikiye bölünüyor yarısı öğretmene izin almaya yarısı sahici lavaboya saç baş gömlek yaka sırt pençe düzeltmeğe gidiyor derken zil ve kayıt.

Bu kısacık sürede banyo yapanlar traş olanlar takım elbise peydahlayanlar gül ve yüzükler sipariş edenler derken sayın Sarı hoca sınıfta bitiveriyor ve ders onun açısından en azından başlıyor. Geçen dakikalarda sayın Sarı Melike hoca tekrar dil ile nikah işlemleri ile meşgulken kapı çalıyor ve derse beklenen melek giriyor derse giriyor dedimse eksik demiyorum ki odak ona yönelip öğretmen yok sayılmak suretiyle Herkes tanrıdan haber beklenirmişçesine benim sıramın benim olmadığım bölüme dikkat kesiliniyor. Sayın Sarı Melike hoca tanrı odaklı işlenen güzellik dersini savuşturup noktaların virgüllerin ve ünlemlerin yerine çok fena dikkat ederek Nikâh işlemlerini tamamlıyor. Halep ordaysa arşın burada misillemeleri ile konu dağılıyor entel ve mentel espriler uçuşuyor. Konu benim açımdan çok boktan bir hal alıyor meleğin zembili oto parkta vergi kaçağı diye çekiliyor. melek gayet sıradan bir hanff olduğu çözümleniyor ve yetmiyormuş gibi boktanlık devam ederek hanf okul çıkışı göğe bırakılmak görevi bana düşüyor bense yüce Eros ve ondan daha yüce Zeus’la aramı bozmamak adına kibar bir tutumla buyurun gidelim diyorum. Beraber sınıflar bölümünden ve okul bölümünden sırayla geçerek düşüyoruz yola. Benim gözüm göğe geçilmeye müsait bir dağ aramak ta iken bir ara sokağa dikey geçip dinlenmek bahanesiyle yılışıyoruz. Benim tahminimce bir ön hazırlık aşaması üzere yan yana bir kapı eşiğine oturuyoruz. Ben başlıyorum o zaman diyen bakışlarımı hücum suretiyle yönelmekteyim. Bayan öğrencinin gözü ayakkabımın baş parmak yırtmacından nefes alan ve dünyayı selamlayan başparmağıma çok taciz edici göz bakışı takılıyor baş parmak bunu fark etmiş olmalı ki utanıyor mahcup oluyor saklanmak üzere diğer dört kardeşini itiyor ama dolmuş şoförü misali arkada yer yok olan çıkışıyla çaresiz tacize maruz kalıyor tabi bu benim dışımda geçen başparmak ve madam öğrencinin sarışın bıyığı arasında huzursuz bir diyaloğa dönüşüyor. Terbiyesiz kelimelere yer vermeden atlıyorum bu yıllarca devinebile bilir durumu ve öpüşecek miyiz artık bizde! der gibi bakıyorum. Burada bir dipnot eklemeliyim ki aslında benim öyle bir derdim yok ta işte erkekliğin şuurundandır hani. Öğrenci yüce Zeus’tan yardım isteyip bakışlarımı sarışın bıyıklarıyla def ediyor dudakları olmaz kalkalım der gibi de büzülünce ayağa kalkıyor girdiğimiz sokağı vızzırt geçiyoruz. Zeus’un giriş dağına sefer atan dört tekel Faeton geliyor kalan son yolcu madam öğrenci, akbil basmak şartı ile Araca binip uzaklaşıyor tabi bir el sıkışma oldu gitmeden önce rızkımız bu kadarmış. Deyip başparmağıma havalı bir baş selamı veriyorum

- Abi pardon da bu yenge tipli lengene kırığı beni taciz etti yani ne yapayım diye sitem ediyor.

Bir tebessümle karışık bu günde bitti diyorum bu günde bitt

i.