Sınırlarımı çizmeliydim çocukluktan,
İzin verilmedi şimdi sözlerim ince kâğıt kadar:
Aldı başını gitti hastalıkla, ustalıkla,
Ölü eşinin ardından ağlayan gözleri kör oldu.
İnanmazdım böyle masallara,
Ama gerçekmiş, duygular affetmezmiş.
Bir yalan olsaydım ağzından düşmezdim.
Kopmamak için çabalıyoruz,
Bu bizim hayat savaşımız.
Hepimiz kendimize bakabiliyoruz,
Birlikte ama yalnızız.
Bana inanma, kulağımda aşı küpesi.
Sokağa atılıp sonra da sokaktan atılıyorum,
Bir köyde sokak köpeği.
Kov beni başucundan kovabildiğin kadar,
Kapılar kapanınca yerimi bilip gidebilirim.
Gün gelir de iyileşirsem hesap sorabilirim.
Çok geç olacak istemek için,
Yaşıtlarımın uğraştığı şeylere yetişebilmek için.
Kaçık bir şair gibi farklı bi' şehrin.
Tarih eserlerini koruyorum.
Çünkü sadece onlar beni bekliyor.
Çözülen bağcıklarımı bağlıyorum,
İçimi dökemeyip kaldırımın giderine ağlıyorum,
Gece market kameralarında gözükmesin diye,
Kapatıyorum üstünü suyu suyla yıkıyorum.
Çünkü utanç gariptir çocukluğu anımsatır.
Çalınma benden diyebilmek isterdim,
Üstünde alarmlar küpeli bağırır, öterdin.
Ama sen benden bağımsız da birisin.
Benden farklı, bensiz de yapabilirsin.
Üzülmeye yer var mı ki bedenimde?
Pişmanlığa yer yok demiştim işte,
Acımıştın ya da öyle izlenim vermiştin.
Acımamışsın, susturmuşsun beni.
Gariptir ki pişmanlık duymuyorum,
Üzeceğimi üzdüm kaldırımda yatıyorum.
Grilik yeni evim, yeşili daha çok sevsem de.
Hep bir yük gibi hissettim sen de yüzüme,
"Ben yük taşıma aracı değilim." Dedin.
Hadi o zaman öyle olsun,
Bile bile aramızda bir şeyler yok olsun.
Mutsuzluk bulaşıcı,
İnsanlar anlaşılmak ister.
Dediklerimi okurken öyle hisseder.
Sonra geçer, bir daha düşünülmez,
O kadar etkili olabilsem de
Ruhun değişmez.