Beyaz, delicesine beyaz duvarlar.

Kim bilir kaç ölümün ışığıyla yıkandılar?

Hangi yalnızlığın kanununa inat,

Kimlerin sohbet arkadaşı oldular?


Ne kadar da doğal, ölümün bu odada maskelenişi.

Yahut yaşam sularının çekilişi...

Ah, unutuyordum. Ben, çocukların masumane dilinde kulakları küpeli.

Şimdi bu odada ölümü gözleyen bir deli.


Sahi, nereden bileceğim ki ölümün ışığı gelse.

Bu duvarlar çoktan kazınmış ölümün pençesiyle.

Sanırım bir fırtınanın öncesi.

Bak, gömülmekte ruhum hastalıklı bir sessizliğe.


Sokuluşundan bilirim şimdi ruhumun bedenime.

En sıkı kucaklaşmalar saklanmamış mıdır ayrılışın öncesine?

Benim uçarı ruhumun yapacağı şey değil de...

Yenik düşüyor o da ölümün histerisine.


Nihayet, sükunetim acı bir çığlıkla perdeleniyor.

Geliyor hüzne katılmış bir tutam huzme.

Geliyor ruhum işte

Deliliğe galip, ölüme mağlup...