"Dağdaki çobanla benim oyum bir mi?" demişti sanatçı Aysun Kayacı. İçten içe demokrasi için bir aydınlanma gereği olduğunu hissetmişti.


Peki, aydınlanma nedir? Kant şöyle yanıt veriyor:


"Aydınlanma, insanın kendi kabahati sonucu ortaya çıkan ergin olmama durumunu aşmasıdır. Ergin olmama, kişinin kendi anlama yeteneğini başkasının yol göstericiliği olmadan kullanamaması demektir. Kendi kabahati olması da anlama yeteneğinin eksikliğinden değil, başkasının yol göstericiliği olmadan bu yeteneği kullanma kararlılığı ve cesareti eksikliğinden kaynaklanması demektir."


Bu aydınlanmanın bir değerler bütünüyle desteklenmesi de demokrasinin olmazsa olmazıdır.

Japonya'da oy kullanmanın lise mezunu olmaya bağlanması da demokrasiyi korumak içindir sanırım. Bizde ise aşiret reisinin ya da cemaat şeyhinin işaretiyle oy kullanan on binler var.


Platon'a göre demokrasi en az iyi siyasal sistemdir. Çünkü bir sapma olan oklokrasiye (kitlenin egemenliği) oradan da tiranlığa dönüşebilir. Platon demokrasi için "çok hoş bir siyasal sistemdir, anarşik ve rengarenktir, eşit olanlara ve olmayanlara ayrım yapmaksızın bir tür eşitlik atfeder" der.


Demokrasi 20. yüzyıl boyunca Batı düşüncesinin ideallerinden biri olmayı sürdürdü. Gelişmekte olan ülkeler de bu idealden etkilenmiş ve demokrasi çabasında olmuşlardı.


Günümüzde demokrasi özellikle gelişmekte olan ülkelerde çok partili seçim anlamına gelmeye başladı. Böylece siyasi parti olarak örgütlenen grupların taraftarlarını memnun ettiği bir sisteme dönüştü. O zaman devlet yalnızca iktidarda olana ait sayılan bir 'varlık' haline geliyor. Bunu ülkemizde de gözlemliyoruz.


Aydınlanma ve bir değerler sistemine sahip olmaya önem verelim. Demokrasiye ancak o zaman ulaşabileceğiz.