Okumaya olan merakımın artmasıyla beraber, bulunduğum kendim ile olmak istediğim kendim arasındaki mesafeyi daraltmak çabası, bana yoğun bir arayış içinde olmak hediyesini armağan etti. Öncelikle bu mesafeyi daraltmak için yahut aradaki mesafeyi birbirine yaklaştırmak ya da uzakta olana doğru gitmek için gidilecek bir yol belirlemem gerektiğini düşündüm, soru şuydu: Belirlenmiş yollardan mı yürümeliyim yoksa kendime bir yol mu inşa etmeliyim? Şair, "İnsan için önüne çıkan bütün yollar yürünebilir yollar ise o insan artık kaybolmuştur." derken hangisini kastediyordu acaba? Yollar sermek mi önüne yoksa gidilebilecek bir yol seçmek veya inşa etmek mi? Yol seçmek biraz da kolaya kaçmak olmuyor mu, inşa etmek de çok yorucu...


Aklımdan çıkmayan sözler şunlardı: Marifet, önümüze gelen her yola “Bir defa da buradan yürüyeyim, ne olacak?” diyerek her rüzgara kapılmamakta. Yollar sermek değil marifet, kendine gidilecek bir yol inşa etmek. Yolların süprüntüsünü yolunuza bocalamaya kalkanlara fırsat vermemek. Yol inşa etmek ve sahip çıkmak gidilen yola, inşaya, saymak her bir adımı. Ayaklarını tanımak, yürümeyi, yürüyüşünü. Yolu bilmek, yokluğu, yolluğu. Durmadan ilerlemek değil, soluklanırken geldiğin yönü unutmamak, gideceğin yönden haberdar olmak. Koşullara göre kimi zaman hızlanıp kimi zaman yavaşlamak ama her daim yolda olmak. Yola sadık kalmak, yolcuya. Yolculuğa sahip çıkmak, soluklara. Tanımak yürümeyi, tanıtmak. Anlatmak yürümeyi, yolcuyu, yolluğu, yolculuğu. Yol sizi nereye götürürse değil, siz yolu nereye götürmek isterseniz...


Biliyorum ki bu iş biraz samanlıkta iğne kovalamaya benziyor. Çünkü iğne artık aranılan değil, kovalanılan. Samanlıkta iğneyi kovalıyoruz kovalamasına ama ışık yok, karanlık. Üstelik el fenerini de icat edemedik. Gaz lambası deseniz yakamıyoruz çünkü gaz cebimizi yakmaktan başka bir işe yaramıyor. En iyisi mum yakalım ama mum da dibini ışıtmıyor. Yakından bakalım derken yakıyoruz samanlığı, üstelik kendimiz içinde iken ve biz orada değilken.