söze nereden başlayacağımı bilmiyorum. kafamın içinde dönüp durarak ruhumun sıkıntısına sıkıntı katan bu düşünceleri yazmak, bi şekilde atmak istedim içimden. tamamen dağılmış durumdayım, durumdayız. o kadar büyük bir felaket, öyle kötü bir yıkım ki bu. ne uykum kaldı, ne zaman algım. günleri şaşırıyorum, sabah mı akşam mı olduğu fark etmiyor çünkü sadece tek bir şey düşünebiliyorum. bu konuda yalnız olmadığımı da biliyorum. üzülerek itiraf edeceğim, daha önce de birçok benzeri olay yaşadık, hem dünya hem de ülke olarak sayısız zorluk gördük ama ben ilk defa bir acıyı bu kadar sahiplendiğimi hissediyorum. 


hiçbir zaman merhametsiz vicdansız biri olmadım, başkaları adına her zaman üzüldüm. lâkin bu sefer başka. çaresizliğimizin boyutundan mıdır, yoksa limitlerin dolmasından mı bilmem. ilk andan beri öyle üzgün, öyle kederliyim ki. kelimelerin anlamları hakkında da çokça düşünür oldum. çökmek, yıkılmak, parçalanmak, paramparça olmak. her birini hislerimiz, duygu durumumuz hakkında konuşurken kullanmak istiyorum, dilimin ucuna geliyor ama söylerken canım yanıyor. kalbim ezildi diyeceğim mesela, ezilmek fiili kocaman olup boğazımı yırtıyor. bizim soyut acılarımızın somut karşılıkları var orada biliyorum çünkü. bununla baş edemiyorum.


uzmanlar uyarıyor. aralıksız maruz kalmayın haberlere, rutinlerinize dönmeye çalışın, yardımı uzun vadeye yaymak için kendinizi sağlam tutmaya çalışın diyorlar. bunların hepsini biliyorum, hayatımda kullanmadığım ilaçları ilk kez almak zorunda kalışımdan, 50 yaşındaki babamın ağlayışına ilk kez şahit oluşumdan biliyorum.