Hayatın havasını solumayı bilenler, "evhamların katalizörü" kimliğine büründürülmüş depresyonun; dilin öfke hücresinden yazılmasına karşın evladına derin bir özlem gizlenmiş alarm sıfatı taşıyan soyut bir mektup olduğunu mazinin tanıdık seslerine güvenerek kılını kıpırdatmadan kavrar. Pozitifliğin yani hayatın kendisinin soluması ve kıymetinin baş üstüne çivilenmesi için depresyonla can bulan negatifliği paralı asker görevine tabi tutar. Tecrübeli gözleri hayatın perspektiftine yaklaştırdığımızda yıkıcı bir kum fırtınası sanılan depresyonu bir kum tanesi olarak algılar. Negatiflik; pozitifliğin var olması için var olan bir hiçtir.

Genellikle geçmişi karanlık olanlar karanlığın tepesindeki aydınlığın vahiylerine pür dikkat kulak verdiklerinde optimistliğin peygamberi göreviyle ödüllendirilirler ve sarılmış yaralarından arta kalan sihirli bezleri öteki yaralı askerlere uzatmaya yoğun çaba sarf ederler: davranışları düşman gibi gelir: bayağıdır, can sıkıcıdır, bunaltıcıdır ama samimiyetin en kaliteli görüntüleridir. Canlı olmanın öneminin ölülere ve çocuklara ait olduğunu fark etmişlerdir çünkü. Çocukluğuna başkaldırmamış insan hayatın algılayabildiğimiz görüntüsüdür.


Negatiflikte diretenler... onlar intihar yolunda kılavuzsuz kalmaya mahkumdur. Sonsuz kaynakların ilk inşa edilen yolundan sapan kayıp bedenler, köhneleşmiş iletişim becelerinin haklı küstahlığından, birlik olup tünelin ucunda cennet vaat eden cehennemden kaçma planları tesis etmek yerine sessizliği, kimsesizliği büyüleyen ucuz at gözlüklerinin vasıfsızlığını gözleriyle örteceklerdir. Dejavuya dönüşür kırılan kalemleri. Işıldayana imrenir içlerinde eriyen gökkuşağı. Monotonlaşır yazgıları. Mütemadiyen yükselir uyuşuklukları. Asetilenin rolünü çalar düşünceleri. Eline güç geçmiş insana dönüşür iradeleri. İradesine kölelik edenlerin bedeni, canlı ceset istasyonuna saptıran rüzgarlara mıknatıs olur. İradesine ev sahibi olanlar ise bu dünyanın misafirleridir.

Depresyon; hayatın mertebe sınırına çizilmiş zehirli bir çizgi... Hayatın felsefine angeje olmuş iradesiz dostu. Hayat, sebebi saklı tasarladığı alana serpiştirdiği piyonun şah statüsüne ulaşmasını seyretmek yerine ya onu depresyonla uysallaştırır ya da hayata şirk koşmanın raconunu temsil eden son kozu intihara zorlar: kazanma oranı en yüksek kumar...


Kısacası hayat ev sahibidir, bizde misafirleriz: önümüze sunulan yemekle damak tadımız uyuşmasa bile emeğe saygıdan o yemeği yemeliyiz, karnımızı doyurmalıyız; eğer hayata karşı grev yaparsak halimize acıyan yine biz, yine biz oluruz: aç kalır ve ölür gideriz, planlanmış vakitten hemen çok daha önce...