Göz bebeklerimi bulamıyorum bir türlü,

Kaçıyorlar irislerimden.

Göremiyorum.

Burnumdaki delikleri kaybettim galiba,

Eskisi gibi dolmuyor göğüsüm 

Dünyanın acınası havasıyla.

Bir zamanlar aldığım nefesi alamıyorum.


Yerde olduğumu hissediyorum sadece,

Tenimin bağlandığını biliyorum

Bir daha kalkamayacağım yere,

Bir daha değiştiremeyeceğim geçmişe.

Parmak aralarımdan gözlerimin altına…


Ölü beden hissetmez geçmişi,

Sadece hatırlar.

Ölü bedenin canı yanmaz,

Bilir sadece acıyı.

Eğer görürse bakar izlerine uzun uzun,

Kanadığı zamanları anımsar.

Kendini görür her damlanın yansımasında.

Akar, o kan o izden aşağı akar.

Ama unutamaz vücudundaki depresyon kırmızısını.

Bendindeki sıcaklığını.

En sevdiği renk o kırmızı olacak artık.

Duyduğu tek şey damla damla akan zamanı,

En özlediği tat geçmişi artık.


Şimdi nereye salacağım köklerimi,

Dikenli sarmaşıklarımın vücudumdaki çiziklerini?

Hangi toprak parçası çekecek,

Benim ölü bedenimin ağırlığını, duygusallığını?

Yaslanacağım bir arkam kaldı,

Sırtımdaki mantarları uzatacağım 

Önceden kalbimin atışıyla yaşadığım günlerde,

Damarlarım boş kalıncaya dek.


Durdurmayı hayal ettiğim,

Ölerek harcadığım lanet zaman.

Ne kadar akarsa aksın beni düzeltemiyor,

Saramıyor o hayran kaldığım yaraları birer birer.

Gözlerimin beyazlarını kırmızı yapacak döngüyü algıladığımda ancak anladım

Birkaç takvim yaprağı engelleyemez yapraklarımı.