"Ve sana dair her anıda bana acı veren bir şey var."

Hiç sesim çıkmadan ama haykırarak söylüyorum bu satırı.

Hiç yaşamamama rağmen hissederek.

Çenem, ellerim, ruhum titriyor.

Ne oluyor bana?

"Sana dair her anıda..." demişim.

"Sana dair..."

Kim ki o? Düşünüyorum. Yok öyle biri.

Sonra diğer şarkılar...

Onlarda da aynı şey oluyor.

Ama yok benim öyle büyük derin acılarım.

Cidden yok.

Gözlerimden yaşlar akıyor. Niye?

Ellerim ani bir hareketle gözyaşlarımı silmeye yelteniyor.

-Ne yapıyorsun?

Gözlerimi acıtacaktın. Neyse olmadı bir şey.

Suçlarcasına bakıyorum ellerime.

Tuzlu suyun ılık garip hissi.

Ve aklımda ellerime bulaşanın şeffaf bir kan olma düşüncesi.

"Saçmalama" sesi geliyor hemen ardından.

Sonra yine ani bir hareketle ellerim üstüme siliniyor.

Bak yine! Benden habersiz... Söz geçiremiyorum resmen.

-Olamaz! Hayır şimdi de kıyafetlerime bulaştırdım.

-Hem de benim kanım.

-Canın böyle acırken kıyafetlerini mi düşüneceksin?

-Hayır hayır haklısın. Ne halt yerse yesin!

Korkutucu bir hızda oluyor tüm bunlar.

Kontrol edemiyorum ne ellerimi ne düşüncelerimi.

Kaç farklı ses konuşuyor kafamda?

Hangisi benimki?

Yoksa bu yabancılaştığım seslerin hepsi ben miyim?

Daha da kötüsü hiçbirinin bana ait olmama ihtimali.


Boş duvara tepkisizce bakıp düşündüğüm, bilmiyorum, kaç dakikanın sonunda:

Karar verdim.

Kendimi şikayet edeceğim polise. Tutuklasınlar.

Hangi şubeydi 'Gereksiz bir empati duygusuyla kendini şarkıya fazlaca kaptırıp kaybetmeye teşebbüs etme' suçuyla ilgilenen?

Kanıtım da var elimde.

O kanlı kıyafeti kabul ederler herhalde.

Etmeseler de ben bir yolunu bulacağım.

Kafaya koydum.

Yapacağım.