Yeni bir işe başlamanın verdiği azimle bugünü daha pozitif geçirmeye çalıştı Destina. Ama içindeki kötü his onu boğarcasına nefes borusuna yüklenmeye devam etti. Kafasını dağıtmak için temizliğe vurdu kendini, yemek yaptı, çay demledi arkasından bir sigara yaktı. Sigara içmek onun için eziyetti çünkü kimse bilmiyordu ve eskiden kokusuna tahammül edemezdi. Kokusuna dayanamadığı halde sigaraya başlamak herkesin anlayabileceği bir durum değildir. Onu da anlamadılar zaten. Rutin işlere devam ediyordu ama akşam olurken bir hüzün çöküyordu Destina’ya. Nerde değilse orada mutlu olacakmış hissine kapılır daha çok sigara içerdi. Bu tüm insanlar için geçerlidir. İnsan nerde değilse orada mutlu olacakmış gibi gelir ve sürekli yer değiştirmek zorunda kalır. Evine döneceğinde mutlu olacağını sanmıştı o da herkes gibi ama öyle olmadı. Mutlu değildi ilaçlara bel bağlamıştı ve içmeyince kendine zarar veriyordu. Jilet ile attığı kesiklere bakarak kanının fayansa dökülüşünü izlerdi usul usul ve ferahlardı. Bunu çok özenle yapardı ve mutlu rolü oynamaya o kadar alışmıştı ki neden mutsuz olduğunu bazen o bile unuturdu. Bazı geceler özellikle balkonda oturur ve sigarasını yaktığı sırada Elbruz’u düşünürdü. Gözlerinde yaşlarla olanları azmettiğini zannederdi ama henüz atlatmış değildi. Dünyası artık büyülü değildi, terk edilmişti. Koskoca bir savaşın ortasından kıyamadığı tarafından vurulmuştu. Bu acı onu öldürmedi ama yaşadığı da söylenemez. Elini kesse bile oturdu Elbruz’a ağladı. Kedi gördüğünde ona ağladı, bir şarkının en acıklı kısmında yine ona ağladı. Bir gece yarısı uyandığında onu aramak istedi ama arasa açmazdı bile. Kendi kendine ‘üzülme’ dedi hayat bazen mecbur bırakır. Koca bir şehre küsmenin suçluluğuyla biletler baktı, almadı. Gidecek yeri yoktu artık İstanbul’da. O gece de kalbini bıraktığı İstanbul’a ağladı, Galata’daki mutlu çiftlere, Eminönü’ndeki yaşlı balıkçılara ağladı. Yaşadığı şehirden bir kez daha nefret etti. O kadar boş o kadar gereksiz yere Elbruz’dan uzaktı ki artık onları İzmir bile kurtaramazdı. Üstelik onları artık hiçbir şehrin ışığı yan yana göremezdi. Çok üzüldüğü bir gece adına sitem etti. Anlamının ne kadar derin olduğuna kederle kardeş olmasına saydırdı. Islak yastığının diğer yüzünü çevirirken ‘kader’ dedi sessizce. Üstelik adının anlamı da buydu.